MİLLİYETCİLİK AYAKLARIN ALTINDAMI?
“Son dönem Türkiye tarihi, bir
millet yaratamayacak kadar kısadır. Eğer Türkiye’de Türk diye bir millet varsa,
bu en az bin yıllık bir tarihin sonucudur; üstelik bu sonuç, Misak-ı Millî
sınırlarına sığmayacak kadar geniş bir gönül ve kültür coğrafyasına
yayılmıştır. Yirminci asrın ilk yarısında çizilen bir harita ve 75 yıllık
tarih, bin küsur yıllık bir oluşumdan koparak, nasıl yeni bir millet
yaratabilir?
Türk Milleti: “kültürlerin,
dillerin, duyguların birbirine karışıp yoğrulduğu, Türkistan’a, Kırım’a,
Bosna’ya, Kosova’ya, Musul’a, Kerkük’e, Şam’a, Halep’e vb. aynı ölçüde bağlı,
dalları dört bir yana uzanan, kökleri ise çok derinlerde bir ulu çınardır.”
Milletimin bütün etnik
aidiyetleriyle birliğini, refahını, huzurunu ve kalkınmasını istiyorum. Beş bin
yıllık tarihimizden getirdiğimiz hasletlerin, geleneklerin ve değerlerin,
inancımızdan gelerek kazandığımız güzelliklerin, bütün dünyaya tanıtılmasını,
insanlık ailesine sunulmasını istiyorum
Türk Milleti, millî bir kavramdır.
Millet etnik bir temeli olsa dahi, ancak bu etnikliğin aşıldığı, farklı
etnikliklerin bir şemsiye altında toplandığı devrede ortaya çıkar.” Millet
kavramı, Osmanlı’da dinî kimliğe dayanmaktadır. İslam milleti, Türkleri,
Kürtleri, Lazları, Arapları ve diğer (“ırk” ya da “kavim” olarak anılan) tüm
Müslüman etnik grupları içine alıyordu. Milli Mücadele Bağımsızlık savaşı,
Anadolu ve Rumeli Müslümanları adına yapıldı. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde
“Türk milleti” kavramı, Müslümanlardan oluşan topluluk anlamında kullanıldı.
Ben bir Türk milliyetçisiyim.
Canımı, gözümü kırpmadan feda edeceğim kutsal değerler arasında, mensubu
olduğum Türk milleti de vardır. Gurur duyduğum tarihim bizim kimliğimizi,
kişiliğimizi oluşturuyor. Bugünleri borçlu olduğumuz atalarımızı, onların
çektiği çileleri, katlandıkları fedakârlıkları her an minnet ve şükranla
anıyoruz.
Eğer milleti, etnik kimliklerin
üzerinde bir örtü olarak kabul ediyorsanız, o zaman her etnik grubun bu örtü
altında, adıyla ve sanıyla özgür ve onurlu yaşayacakları bir gölgelik alan
bulunmalıdır.
Balkanlar ve Kafkaslardan gelenlere bu ülke sizin
değil " diyen, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri vasıtasıyla “Türk
ve Kürt ırkçılığı ” yapanların peşinden giden Müslümanlara, durdukları yeri
bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde
yaşayan bütün vatandaşlarımızın, ortak millet adı “Türk Milleti”dir. Bu Türk milleti
bütünlüğü içinde, elbette Kürt kavmi de var, Arap kavmi de var, Çerkez kavmi
de, diğer kavimler de. “Kavmiyet” ya da “etnik aidiyet”, doğuştan getirilen
kimliktir. Kimse, kendi kavmini seçme özgürlüğüne ve tercihine sahip değildir.
Gayr-i iradî olarak Allah’ın insanlara verdiği bir hususiyettir. Bu kavimlerden
birine mensup olarak doğmak, suç ya da övünç kaynağı olamaz. O bakımdan etnik
aidiyet ya da kavmiyet, diğer kavimler karşısında üstünlük vesilesi sayılarak
hüküm konulamaz.
“Millet” ise sosyolojik, hukukî ve kültürel bir birliktir. İsteğe bağlı kazanılmış bir kimliktir. İnsan, bir kavme istese de giremez, ama millete isteyerek dâhil olabilir. Nitekim ülkemizdeki değişik kavimden olan insanlar, Türk milletine dâhildirler. Türk milliyeti, bir üst kimliktir. Türk milleti, kişilerin hangi kavme mensup olursa olsun sosyolojik, hukukî ve kültürel birliğinin adıdır.
Ama milletimizi bölüp parçalamak isteyenler,
kavimlerin isimlerini de tek tek sayarak, bunları ayrı birer millet olarak
sunmaktadır. Türklüğü de bu kavimler sırasına sokarak, yani milleti kavme
indirerek, sosyal dokuyu paramparça etmektedirler.
Millet, kavim ya da etnik grup demek değildir. Millet, ya saf bir etnik gruptan oluşur, ya da kurucu unsurun hâkim olduğu ve diğer etnik grupların da içinde yer aldığı bir yapıdır.
Millet, kavim ya da etnik grup demek değildir. Millet, ya saf bir etnik gruptan oluşur, ya da kurucu unsurun hâkim olduğu ve diğer etnik grupların da içinde yer aldığı bir yapıdır.
Mesela Fransa vb, siyasi ve coğrafi sınırları belli, bağımsız bir devlettir. Fransız milleti ise kurucu ve hâkim unsur olan ve oran olarak da üçte bir miktara sahip bulunan Frank milletin adı “Fransa vatandaşı” ya da “Fransalılar” değil, ”Fransız Milleti’dir. Türkiye de böyledir. Türkiye’de de yaşayan insanların tamamının adı “Türk milleti” dir.
Türk
milleti, 10. Asırdan bu yana Selçukluların, Türk boylarının, Yesevî
dervişlerinin, Hacı Bektaş Velilerin, Yunus Emrelerin ve diğer Horasan
erenlerinin, bu vatan topraklarını İslam ve Türkçe ile İslamlaştırma ve
Türkleştirme çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan tarihî, kültürel, sosyolojik
bir vakıadır. Sözünü ettiğimiz bu İslamlaştırma ve Türkleştirme çalışmaları
zorla, baskıyla, kılıçla değil; tamamen gönül rızasıyla olmuş iradî bir
süreçtir. Asimilasyon değil, bütünleşmedir. Hatta Kürdün, Arabın dışında,
Ermeni, Rum, Keldanî ve diğer bazı topluluklar, kendi istekleriyle Müslüman ve
Türk olmuşlardır. İşte bu tarihin sürükleyip getirdiği, yoğurup pişirdiği
toplumsal yapının hukukî adı “Türk
milleti”dir.
Haçlı-Siyon emperyalizmi, bu millet birliğinden rahatsız olduğu için içerideki temsilcileri vasıtasıyla parçalamaya çalışıyorlar.
Haçlı-Siyon emperyalizmi, bu millet birliğinden rahatsız olduğu için içerideki temsilcileri vasıtasıyla parçalamaya çalışıyorlar.
İnsanlar kendi seçimleri olmaksızın, Allah’ın takdiri ile Türk, Arap, Fars, Kürt, Alman, İngiliz vs olarak doğarlar. Bu, insanların kavmi ve biyolojik kimlikleridir. Kişiler, içinde yer aldıkları milletin ortak özellik ve değerleriyle donanırlar. Bu da sosyolojik kimliktir ve bunun modern anlamdaki karşılığı, millî kişiliktir. Simdi Türkiye’de insanlar, biyolojik olarak ya Türk ya Kürt ya Arap ya Çerkez vs olarak doğuyorlar. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı bir vatandaş oldukları, bu vatanda yasadıkları için, bu ülkenin ve bu milletin ortak değerleriyle sosyalleşip, kültürleniyorlar. Yüzyıllar boyunca bu insanlar ortak değerlerde kaynaşarak, sosyolojik anlamda bir millet olmuşlardır.
Bu milleti parçalamayı amaçlayan şer
güçler, milliyetçiliği tartışma konusu yapıp,
milliyetçilik anlayışıyla ulusalcı anlayışı örtüştürmek için, çaba
göstermektedir. Milliyetçiliğin dine bakışıyla, Ulusalcılığın dine bakışı
farklıdır. Milliyetçilikte din milletle birliktedir. Ancak Ulusalcılık dini
ötekileştirmektedir.
Mayınlarla döşeli geçtiğimiz yolda,
Türkiye son yüzyılımızın en önemli, aynı zamanda en tehlikeli seçimlerinden
biriyle karşı karşıya. Vatanımızı bölmek, milletimizi birbirine düşman haline
getirmek isteyen iç ve dış düşmanlarımız, kendi aralarında yarış halindedirler.
Doğu ve Batı dünyası, 1071 Malazgirt zaferinin intikamını almak için didinip
duruyor.
Ülkemizde, yeni bir anayasa yapılması
için çalışmalar mevcuttur. Bu anayasanın özellikleri ne olacak? Bu anayasa,
üniter devlet yapımızı bozacak mı, bozmayacak mı? Birtakım kişiler, kuruluşlar,
partiler, devletler… Irak, Suriye, Türkiye ve İran üzerinde müstakil bir
Kürdistan kurulmasını istiyorlar.”
Ama hiç kimse, böyle bir bölünmeden
sonra, Kürtlerin ve Türklerin nasıl büyük belâlarla, felâketlerle karşı karşıya
geleceklerini açıklamıyor. Kürtler, Doğu Anadolu’da bir devlet kurmayı, turşu
kurmak gibi kolay bir iş sanıyorlar.
Bazı Türkler de sanıyorlar ki, Doğu
Anadolu’muzu vatanımızdan ayırıp Kürtlere bıraktık mı, terör belasından
kurtulup, rahata kavuşacağız. Her iki görüşün temelinde, cehalet ve büyük bir
ihanet var. Çünkü PKK terörünün altında, Batı dünyasının, yani Hıristiyan
âleminin “ŞARK MESELESİ” pusu kurmuş bekliyor. ŞARK MESELESİ’NİN esası,
Anadolu toprakları üzerinde bir tek Türk, bir tek Kürt bırakmamaktır. Bizi,
geldiğimiz Asya içlerine sürmektir. Biz 1590 yılında, 23 milyon km2 üzerinde hüküm süren, bir büyük
devlettik. Hıristiyan batı, ŞARK MESELESİ zihniyetiyle bizi önce, Avrupa
içlerinden Balkanlara kadar geriletti. Sonra 1912 Balkan savaşlarıyla, bizi
Balkanlardan Anadolu’ya itekledi. Şimdi de Anadolu’yu ANATOLİA haline
getirmek için çırpınıyorlar.Kürtlerimiz, BÜYÜK ERMENİSTAN davasından,
İsrail’in ARZ-I MEV’UT davasından, ABD’nin BOP plânından haberdar değiller…
Bütün bunlardan sonra,
milliyetçiliği ayaklar altına alacak mıyız?
- Devletten
milli olan ne varsa ayıklayacak mıyız?
- TBMM
değişerek, Anadolu Büyük Halk Meclisi mi
olacak?
- Türkiye
Cumhuriyeti, Anadolu Cumhuriyeti mi olacak?
- Milli
Eğitim Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı mı olacak?
- TC
Ziraat Bankası, Ziraat Bankası mı olacak?
Ülkemizin nüfusu 74 Milyon kişidir. Kürtlerin
nüfusunun da 10 milyon kişi olduğu söyleniyor. Bu 10 Milyon kişiyi memnun etmek
için mi Milliyetçiliği ayaklar altına alıp, Türk’e ait ne varsa ortadan
kaldıracakmısınız?
Bütün bunları bir bilen varsa açıklasın?
Mustafa Yolcu