YIKILAN
TARİHİ ŞEHİR HALEP VE ÖLEN İNSANLIK
Yeni
Meram Gazetesinden Latif Yıldız’ın 10.12.2009 tarihinde kaleme aldığı yazı ile
yazıya başlamak istiyorum. Latif Yıldız Aralık 2009 da Halep’e yaptığı geziyi
şöyle anlatıyor:
“ Suriye’nin
Hatay tarafından girişinden sonra yolları, benzinlikleri, kasaba ve köyleri
bizim Güneydoğu Anadolu’nun 50-60 yıl öncesinin manzaralarını andırıyordu. Bu
görüntüler bakımsız, yoksul ve düzensiz bir ülke olarak karşımıza çıkıyordu.
Doğrusu bütün Suriye böyle mi diyerek, komşu ülkem adına üzüldüm desem yeridir.
Ne zaman
ki Halep’e girdik, gözlerime inanamadım. Karşımızda çok farklı bir şehir vardı.
Görkemli mimari ve taş işçiliği ile tarihi dokusu aynen korunmuş bir Halep
Şehri. Mihmandar bizi önce “Yeni Halep” şehrine götürdü. Roma’yı, Paris’i
görmüş biri olarak yeni Halep şehrinin tarihi dokusunda izlenen titizlik, Konya
Nalçacı caddesini dörde katlayan geniş caddeler; tamamı sanatkârların elinden
çıkmış taş işçiliği ile süslenmiş 4, bilemedin 5 katı geçmeyen, çekül doğrultusunda
bir hizaya sıralanmış, binaların arası nizami şekilde ayrılmış yerleşim
manzarası karşısında dilim tutuldu. Bu binalar da daireler 250 ile bir milyon
dolar arasında satılırmış.
Halep’in
sadece yeni şehrinin böylesi bir mimariye sahip olduğunu sandım. Oysa tarihi
M.Ö. 10 bin yıllara kadar dayanan ve M.Ö. 3 bin yıllık görkemli Kalesi ile eski
Halep şehrini de görünce, yeni şehrin tamamen eski şehrin bir kopyası olduğunu
anladım.
Tarihi
Halep Kalesinden 4,5 milyon nüfuslu şehrin dört bir tarafına baktığımda, şehrin
tamamının 2-6 kat arasında ama tek bir tuğla, piriket ve beton binası olmayan,
tamamı taşlardan bir şehir sizi karşılıyor. Doğrusu Mardin Midyat’ta büyümüş,
gazetecilik yapmış biri olarak taş işçiliği, kemer, tonoz, kakma ve süsleme taş
sanatına yabancı biri değilim. Ancak Halep şehrini gördükten sonra Mardin ve
Midyat’ın dokusunu ne kadar bozduğumuzu o zaman anladım.
Türkiye’de
hep giysileri ve yaşam tarzları ile dalga geçtiğimiz Arapların tarihi Halep
şehrinin 10 bin yıllık tarihi dokusunu nasıl koruduklarını gördükten, her
mahallenin ortasında bulunan meydanları ile medeniyetlerini nasıl bugünlere
taşıdıklarını. İstanbul, Ankara ve Konya’daki tarihi evlerimizin nasıl
yıkılarak, yerine çirkin gökdelen betonarme kara binalar yaparak, şehirlerimizin
dokusunu nasıl tahrip ettiğimizi düşündüm. Suriye’nin ise tarihi eserlerini
koruduğunu imrenerek görüp, ibretle gezdim, tanıdım ve resimledim. “
Böyle
anlatıyor Halep’i Latif Yıldız Bey.
Halep
şimdi yanmış, yıkılmış, insanları misket bombaları ile katledilmiş. Bütün dünya
ise ( Duyarlı Müslüman devletler ve insanlar hariç) seyrediyor. Yalan
makinaları yalanları ile dünyayı oyalamaya çalışıyor.
Emperyalist
ülkelerin hesapları başka. Adına burada bulundukları İsrail’in hesabı daha
başka. İsrail’in Hesabı Arz-ı mevutu gerçekleştirmek. Kendisine hizmet eden
ülkelerde, kendilerine verilen rolü yerine getiriyorlar.
Ey İran!
Hani sen Amerika ve İsrail ile kavgalı idin! Hani sen İmam Cafer’in arkasından
gidiyordun! Peygamberimizin torunu İmam
Cafer, Müslümanları bombalayıp öldürün mü dedi? İslam’ın baş düşmanları ile
birlikte mi olun dedi?
Bütün
Dünya’da Müslüman kanı akıyor. Müslüman ülkeler bombalanıp tarumar ediliyor.
İnsan hakları ve özgürlük savunucuları bu durumu seyrediyor.
Asıl
hedef Türkiye. Bizim insanımızı ve ülkemizi bölüp parçalamak, ülkemiz ’de iç harbi başlatmak. Bunun için
yıllar öncesinden haritalar bastırdılar. Haritalarında yeniden sınırları
çizdiler. Senaryolarını uygulamaya başladılar.
Ey insan
kanı üzerine senaryo kuranlar, ülkeleri yağmalayıp soyanlar. Yüce Allah sizin
oyunlarınızı bozup, saltanatınızı yıkacaktır. Bu necip millet sizin oyununuza
gelmeyecektir.
Mustafa
Yolcu
Myolcu53@
gmail.com