SIKILACAK EL BIRAKMAMAK
Yerel yönetim seçimleri yaklaşırken, belediye
başkan adaylarının ortaklaşa kullandıkları” Sıkılacak el bırakmamak.” Deyimi var. Bu deyimden kasıtları, seçmenleri ile karşılaşarak onların elini
sıkmak, sohbet etmektir.
Seçimden önce böyle derken, seçimden sonra
belediye başkanına ulaşmak mümkün olmuyor. Etrafı birilerince sarılır, onlarla
oturup kalkarlar. Başkanlar vatandaşın dışında, belediye personeliyle’de
görüşmeye zaman bulamazlar. Bilhassa büyük şehirlerde, bu süreç böyle işler.
Belediye bir kamu kurumudur. İşleyişi itibariyle
kamu kurumu olmasının ötesinde, özel kurum niteliğini taşımaktadır.
Belediyelerin, çalışanları açısından üç önemli
özelliği vardır.
Birinci özelliği; belediyecilikte mesai mevhumu
yoktur. Cumartesi, Pazar, gece saat 12 kadar işinizin başında olduğunuz
zamanlar olur.
Devamlı sorun çözmek durumundasınız. Bu insanı
öyle bir hale getirir ki, tabanca gibi patlayacak hale gelirsiniz. Vatandaş
gelir, sorununu iletir, arkasından da ekler” Ben bu başkana oy verdim. Benim
işimi halledin !” Bu anda memur olmaktan çıkar, siyasi bir tavır içine
girmek zorunda kalırsınız.
İkinci özellik ise; Belediyeyi memur olmanın
dışında, vatandaşa hizmet etme yeri olarak görürseniz, burası vatandaşa hizmet
edilecek en güzel yerdir. Bunun için ise Belediye başkanının, her halükarda
sizi desteklemesi gereklidir. Ancak bu şekilde rahat çalışır, bir takım
insanların baskısından kendinizi korumuş olursunuz. Aksi takdirde başkana oy
verdiğini söyleyen vatandaş bile, size talimat vermeye kalkar.
Üçüncü özellik ise, başkanın talimatına evet
demeyecekseniz, hayır lafını hiç kullanmamalısınız. Hayır derseniz,
yöneticiyseniz yerinizi korumanız mümkün değildir.
Başarılı bir Belediye Başkanı” Belediyesinin
gelirlerini kesintisiz getirten, giderlerinde ise kuruşunu bile gereksiz yere
harcamayan başkandır.” İşte o zaman belediyenin geliri artar, gerekli
harcamaları yapar ama belediyenin parası tükenmez. Parasına bereket gelir.
Böyle yapılmayıp, Belediyenin imkânları yersiz
harcanırsa; yapılanlar havayı hevese gider, vatandaşın takdirini de kazanmaz.
Büyük bir belediyenin başkanı, görevi sırasında
pazarlara, parklara sıkı bir çeki düzen vermişti. Bir dönem başkanlığa ara
verdi. Tekrar başkanlığa aday olduğunda, vatandaşın ilk söylediği- “ Onun
döneminde pazara, parka çeki düzen gelmişti. Onun bu icraatını arıyoruz.” olmuştur.
Yoksa şu şarkıcı geldi, şöyle şenlik yapıldı. Yola yoğurt döktürdü. Kimsenin
aklına bile gelmiyor.
Bilge birisi demiş ki- “ Bir gün rahat olmak
istiyorsan kitap oku, bir hafta rahat etmek istiyorsan yolculuk yap, ömür boyu
rahat etmek istiyorsan, ziraat yap, toprakla uğraş.” Bunun gibi belediyecilikte
kalıcı bir isim sağlamak için, imar konusunda çok hassas olmak gerekmektedir.
Günümüz Belediyeciliğinde, belediye meçlisi toplantılarının ana konusu, mevzi
imar planı ile inşaat emsal değişikliğidir. Onaylanan bir imar planı kalıcı bir
özellik göstermeli, çok zorunlu olmadıkça üzerinde kalem oynatılıp plan
değişikliğine gidilmemelidir.
Şehirlerin yeterli büyüklükte şehir meydanı
olmalı, meydanların yanında büyük parkları yer almalıdır. Nazım planı gereği,
ulaşım planları iyi tasarlanmalı, sonradan yol genişletme, yeni yol açma
ihtiyacı doğmamalıdır.
Çevre şartlarına göre, gerekli araştırmalar
yapılmadan tasarlanan imar planları, yarının şartlarında yetersiz kalmaktadır.
Nüfus artmakta, araç sayısı çoğalmakta, talepler değişmektedir. Mevzi imar
planı değişikliğinde, çoğunlukla yeşil alanlar ile sosyal donatı alanları
küçülmekte, meydanların kullanımı değiştirilmekte, ulaşım ise metrodan önce yer
altı geçitleri ile çözülmeye çalışılmaktadır. Çağdaş imarcılıkta, araçların
şehir merkezlerine girmesi önlenerek, insan taşıması toplu taşım ve metrolar
ile sağlanmaktadır.
Birçok şehirde, önceden pazar yeri olarak
kullanılan alanlar, plan değişikliği ile ticaret ve konut alanına
dönüştürülerek pazar alanları yok edilmiştir. Böylece pazar alış verişi, AVM
alış verişine dönüşmektedir.
Konut parsellerinde yeterince yeşil alan
bırakılmayıp, ağaç dikimine gerekli önem verilmemekte, konut dışında kalan alan
betonlaşmaktadır. Konutlarla birlikte yeşil kaybolarak, tamamen beton bir alan
karşımıza çıkmaktadır. Betonlaşma devam ederse, çocuklarımız nerede oynayacak?
Ağaç sevgisini, hayvan sevgisini nasıl tadacak? Bu sorulara cevap bulamıyoruz.
Belediye Başkanlarının bu konuları iyi
değerlendirmesi ile belediye başkanlığında halka hizmeti kendilerine şiar
edinmelerini diliyoruz.
Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com