22 Ekim 2009 Perşembe

Ekim

HATAYIN KÜNEFESİ

Hatayın Künefesi


Bir arkadaşım iş icabı Hatay’a gitmiş.
Bana Hatay da başından geçen şunları anlattı:

“Hataya gidilirde künefe yenilmez mi?
İşlerimi hallettikten sonra; bana tavsiye edilen künefeci dükkânına girip, uygun bir masaya oturdum.

Dükkânın içinde birde ne göreyim. Dükkânın camekânı hariç tüm duvarlarına plastik iki litrelik kola, fanta şişeleri iki sıra halinde dizilmiş.
Duvarlar göz hizasında hiçbir özelliği olmayan sarı, kahverengi renkler ile doldurulmuş.

Ben olsaydım o duvarlara güzel tablolar asar, Hataya ait antika özellikli eşyalar ile dekore eder, hoş bir görüntü sergilerdim.

Garson siparişimi almaya geldiğinde, dükkânın sahibinin kim olduğunu sorarak öğrendim.
Künefe servisim yapılmış yememi beklerken; yakınımdan dükkânın sahibi geçmek üzere idi. Kendisini elim ile bir dakika beyefendi diye işaret ettim.
Seslenmem üzerine yanıma geldi buyurun dedi.

Bende kendisine ‘duvarlara dizilen kola şişelerinin güzel durmadığını, başka şeyler yapılırsa daha güzel olacağını söyledim ve sustum’
Patron yüzüme baktı ve ‘sana ne lan, istediğimi dizerim’ dedi ve yanımdan ayrıldı.

Kötü bir şey söylememiştim. Böyle bir karşılık beklemiyordum.
Hatta bana ne yapılabilir deseydi, ne yapacağı hususunda fikrimi söyleyecektim.

Bu karşılıktan sonra ne yapacağımı şaşırdım.
Önce künefeyi yemeden, dükkândan kalkıp gitmeyi düşündüm.
Künefe ise bana beni ye diye bakıyordu.
Uğradığım uygunsuz davranışa rağmen bir güzel künefemi yiyip, üzerine soğuk suyumu içerek, hesabımı ödeyip dükkândan ayrıldım.”

21.10.2009- Ankara

İKİNCİ EVLİLİK

İkinci Evlilik

İlk eşten ölüm veya ayrılıktan sonda gündeme gelen sorundur.
Yeniden evlilik yapılacak mı? Yapılmayacak mı?

Yaratan Mevla kadın ile erkeği, yan yana gelip birbirini tamamlasınlar diye yaratmış.
Kadın olsun, erkek olsun tek başlarına kaldıklarında avara kasnak gibi olurlar.
Gücü iletemezler. Noksandır, eksiktirler.
Evli iken girip çıktıkları ortamlara bekâr olarak girmekte zorlanırlar.

Kadının şansı birçok yere sığabilmesidir. Aileyi devam ettirir. Çocuklarının başında durur.
Çocuklarına hem analık, hem babalık ederler. Maddi sorunları yoksa çoğunlukla yeniden evlenmek istemezler.
Toplumumuzda bir atasözü vardır.” Dul kalan kadının bir eli yağda, bir eli balda olsa da; kanadı kırık kuş gibi olurlar. Uçmak isterler, uçamazlar.”

Hiç evlenmeyen kadın ve erkekler, uzun süre evlenmenin hayali ile yaşarlar.
Bu hayalin bir süresi vardır. O süre biterse evlenme hayalide sona erer.
Bundan sonrada beyaz atlı prensi de, prensesi de aramaz olurlar.

Bekâr erkek her yere giremez. Yalnız kalmaya kadın kadar dayanıklı değildir. Daha çok yalnızlık çekerler. Çocuklarına yalnız başına bakmakta zorlanır, çoğunlukla yeniden evlenmeleri gündeme gelir.

İkinci evlilik birinci evlilikten çok zor olur.
Yeni başlangıç değildir.
Bırakılan yerden yeniden başlama teşebbüsüdür.

Yalnız kalan, yalnızlık problemi ile baş başa olan anne babaya karşı, bazen çocukları acımasız davranır.
Anne ve babalarının ikinci evliliğine karşı çıkarlar.
Anne- babaları ile ilgilendiklerini, problemlerine ortak olduklarını zannederler.
Ama onların asıl yalnızlıklarını, çaresizliklerini fark etmezler.
Akşam olur evli çocuklar evlerine gider. Bekâr anne baba evinde düşünceleri ile baş başa kalır.

Bu durumdaki anne, baba çocukların rızasını almadan evlilik yapmada zorlanır.
Bazen çocukların karşı olmaları yüzünden; ikinci evlilikten vazgeçerler.

Kadın ile erkek, gençlikten daha fazla ihtiyarlıklarında birbirlerine ihtiyaç duyarlar.
Belli bir yaştan sonra kadın ile erkek, birbirlerine hayat arkadaşı olurlar.
Eş, arkadaş, sırdaş artık birbirlerinin her şeyidirler.
Duaları birliktedir. Ölseler de kalsalar da birlikte olmayı dilerler.
Allahtan; çocuklarının bakımına dahi muhtaç kalmamayı isterler.

Eşlerin birinin ölümünden sonra, geriye kalan anne veya baba ne yapacaktır?
Eşin yerini kim dolduracaktır?
Hele erkek yalnız bir hayatı nasıl sürdürecektir?

Eşini ve çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş bir erkek, tamamen erkeklerin bulunduğu kalabalık bir toplantıda dedi ki “ Hanımlarınızın ağzına lokmayı eliniz ile verin. İlk hanım kaybedilince onun yerini tutacak bulunmuyor ”


Bende kendisine “yeniden bir evlilik yapmasını, yalnız yaşamanın zor olduğunu “ söyledim.
Oda cevaben “ İlk hanım evi barkı düzene koyar, çocuklarına mal biriktirmeye çalışır. İkinci hanım ise, evlendiği erkeğin malına ortak olmaya, elindeki malı almaya çalışır.” Dedi.

Bu konuyu pekiştirmek için yaşanmış bir olayı nakletti.
İlk eşini kaybeden 62 yaşlarında birisi, ikinci kez evlenmek aşamasına geliyor. Evlenecek olan kadının şartları şunlar.
1- İkiyüzellibin liraya yakın değeri olan evin tapusunun üzerine yapılması. 2- Elli bin liralık altın takı takılmasını. 3- Kadının banka hesabına ellibin lira yatırılması. 4- Evlendiği kişinin sonunda maaşı.

Şartlar kabul ediliyor ve evlilik gerçekleşiyor.
Aradan beş ay geçiyor. Erkek bir sabah uyandığında bakıyor ki; evin hanımı ortada yok. Telaş ile kalkıp evin etrafına bakıyor, etrafta da yok. Komşularına soruyor ‘ benim hanımı gördünüz mü, diyorlar ki hanımın otobüs yazıhanesine doğru gidiyordu.’

Adamcağızda o gün otobüse biniyor ve eşinin eski evine gidiyor. Eşini orada buluyor. Eşine soruyor: Haber vermeden niye buraya geldin?
Eşi cevaben: Artık evliliğimiz sona erdi. Ben buradayım. Sen kendi evine git.
Adamcağız ne dedi ise çaresiz. Neticesinde adam yalnız başına evine dönüyor.
Bir gün ayrıldığı eşinden bir telefon geliyor. ‘ Senden aldığım evi şu fiyata satıyorum. İster o parayı ver, evi sen al. Evi istemezsen başka müşteri alacak.’
Neticede evini tekrar kadından satın alır. Evin parası, takıları ve bankaya yatırdığı parası boşa gider.

İkinci evlilik üzerine anlatılan bunun gibi birçok hikâye var.
Eşler birlikte iken birbirinin kıymetini bilmeli, basit şeyler için birbirini üzmemelidir.
Ayrılmak kolay ama ya sonrası ne olacak. Çocuk varsa onların hali ne olacak.
Yaşananlar gösteriyor ki; eşlerden biri kaybedildiğinde veya ayrılma halinde ikinci evlilik çok zor oluyor. Kolay kolayda ikinci evlilik, birinci evliliğin yerini tutmuyor.

Bütün bunları düşünülüp, hatta bin kere düşünüp bir kere karar vermek gerekir.



22.10.2009- Ankara