29 Kasım 2009 Pazar

TOKİ KONUTLARINA BAKIŞ

TOKİ KONUTLARINA BAKIŞ

Ülkemizde konut açığı vardı. Gelen iktidarlar konut açığını nasıl kapatacağız diye kara kara düşünüyorlardı.
Ülkemizde gecekondu sorunu vardı. Hazine arazileri yağmalanıyor, işgal edilmiş mahalleler meydana geliyordu.
Daha sonra çıkan imar affı ile gecekondular ruhsata ve tapuya kavuşuyordu.
1980 li yıllara gelindiğinde Başkent Ankara’nın yarısı imarlı alan, yarısı gecekondu alanı idi.
Yapılan gecekondular ile konut sorunu çözülmüyor, sadece oraya yerleşen insanların asgari ihtiyaçları karşılanmış oluyordu.

Konut ihtiyacının karşılanabilmesi için şu sektörler vardı:
1- Bayındırlık ve İskân bakanlığı Gecekondu önleme bölgeleri ile konut üretimi.
2- Yapı kooperatifleri ile konut üretimi.
3- Kat karşılığı konut üretimi.
4- Kendi arsası üzerine kendi evini yapmak.
Ülkemizin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için her yıl “300 ile 700 bin arasında konuta ihtiyacı var. 2010 yılında Türkiye’nin yıllık yeni konut ihtiyacı 609 bin, 2015 yılında ise 809 bin olacak."
Her yıl 300 ile 700 bin konut yapılması gereken ülkemizde, bu ihtiyaç en sağlıklı bir şekilde nasıl karşılanacaktır?

Konut ihtiyacının TOKİ gibi özel kanun ile kurulmuş kurumlarca sağlanması konut yapım işini hızlandırmaktadır.
Belki de en akılcı çözüm yollarından birisidir.
Ama uygulama safhasına girildiğinde bu kurumunda bir takım eksik ve hataları olduğunu görmekteyiz.

Ana başlıklar altında bu eksik ve hataları şöyle sıralayabiliriz:
1- Başkanlığın kanunla verilen yetki ile Belediyeleri etkisiz kılmasının artı ve eksileri bulunmaktadır.
İmar planlarının TOKİ nin onayı ile yürürlüğe girmesi 1/25000 nazım plan kaidelerine uyulmamasına yol açmakta, bölge emsalleri göz ardı edilerek yerine yüksek inşaat emsali verilmektedir.
2- Ruhsat ve proje onayı ile Belediye bürokrasisine takılmadan inşaata başlanılması, işin hızlanmasını temin etmektedir. Ayrıca ruhsat maliyetini de düşürmektedir. Ama binalarda tip proje uygulaması yanlıştır. Bölgesel projeler üretilmeli, proje hataları revize edilmelidir.
3- Başkanlığın inşaat kontrol teşkilatının olmaması, bunu sadece sözleşmeli müşavir firmalara yaptırması hatalıdır.
İnşaatların kontrolünde Belediyelerin, Bayındırlık ve İskân il müdürlüklerinin de devreye sokulması gereklidir.
En ideali ise müşavirlik firmalarının üzerinde kontrol yetkilisi olarak Bayındırlık ve İskân İl müdürlüğü teknik elemanlarının görev yapması sağlanmalıdır.
Belediyeler ise İmar kanununun verdiği kontrol yetkisini kullanmalı ve Yapı Kullanma İzin Belgesinin Belediyeden alınması sağlanmalıdır.


4- İnşaat ihalelerinde uygun müteahhidin tespitinde sadece düşük fiyat tercih nedeni olmamalı, müteahhitlerin daha önce yaptığı inşaatlardaki değerlendirme puanı asıl faktör olmalıdır.
Müteahhide davetiye gönderilirken müteahhit değerlendirme notu yüksek olan müteahhide davetiye göndermelidir.
5- İnşaatlar gruplandırılırken konut sayısı yüksek tutulmamalı, bir şantiye alanında birden fazla inşaat şirketi bulunması sağlanmalıdır.
Bu durum şirketlerin aralarında rekabeti artıracak, inşaatların kaliteli olmasını ve zamanında bitmesini sağlayacaktır.

TOKİ ye ait konutları gezdiğimde şu hususları tespit ettim:

A- Konutların mimari projelerinin üzerinde yeniden bir çalışma yapılarak projeler revize edilmelidir. Binaların kat sahanlıkları büyük tutulmuş olup, bu alanlardan dört konut yararlanabilecekken katta iki daire bulunmaktadır. Kat sahanlıkları duvarları 100cm. Yüksekliğe kadar sert bir malzeme ile kaplanmalıdır.( seramik, BTB, mozaik kaplama)
B- Katlara yapılan sandık odaları estetik olmamıştır. Adeta katlara gecekondu havası vermiştir. Bu odalar ya daire içine açılmalı ya da bodrum katlarda düzenlenmelidir. Sandık odaları merdiven sahanlıklarına kesinlikle açılmamalıdır.
C- Daire giriş kapılarının ahşap olarak düzenlenmesi hatalı olmuştur. Binalara taşınan daire sahipleri ahşap kapıları çelik kapıya dönüştürecek, mevcut kapılarda ziyan olup gidecektir. Bu hata yapılmamalı idi. Bu durum milli servet kaybına neden olacaktır.
D- Giriş kapıları ahşap kapı iken, Fransız balkonlara WOLKSVAGEN SÜRME KATLANIR KAPI yaptırmanın manası nedir? Bu kapılar kullanım amacından fazla maliyet getirmiştir.
E- Mevcut enerji yönetmeliğine göre 1.1.2010 tarihinden itibaren toplam inşaat alanı 1000 m2 yi geçen binaların merkezi ısıtma sistemi ile ısıtılması gerekmektedir.
TOKİ ye ait 10 katlı binalarda kat kombisi ile ısıtmayı görünce şaşırdım. Bu hata nasıl yapılmıştır. Kat kombileri ısınma maliyetini yükseltmekte ve kombili binalar yeterince ısıtılamamaktadır. Isı merkezi kurularak binaların buradan ısıtılmasında yarar vardır.
Bu konuyu ilgili belediyesine ilettiğimde “TOKİ ye ait binalarda kontrol yetkilerinin olmadığı, bu nedenle yaptırımlarının da bulunmadığını bildirmişlerdir.
F- Binalarda katta en az dört daire olacak şekilde proje düzenlenmelidir. Bu durum inşaat maliyetini azaltacaktır.
G- Kapalı otopark hiç düşünülmemiş olup, kazanç amaçlı konutlarda kapalı otoparkların düzenlenmesinde yarar vardır. Otopark olarak ayrılan alanların otopark hesabı ile uyumlu olup olmadığı kontrol edilmelidir.
H- Binalar site yönetimi kurulacak şekilde düzenlenmeli, güvenliği sağlamak için etraflarına duvarlar yapılarak, giriş- çıkış kapıları konulmalıdır. Aksi takdirde şu anda çimlendirilen, ağaç dikilen alanlara bakılmayacak, çimler kuruyacaktır. Site yönetimli, güvenlikli binalar daha değerli ve arzu edilir olmaktadır.

Kat karşılığı inşaat yapan müteahhitlerin inşaatları ile kooperatif inşaatlarını başka bir yazımda değerlendireceğim.

8.11.2009- Ankara
Mustafa yolcu

İYİMSERLİK- KÖTÜMSERLİK

İYİMSERLİK- KÖTÜMSERLİK

Bazı ortamlarda ruhumuz kararır, oradan negatif enerji ile ayrılırız.
Bazı ortamlara girdiğimizde oradan huzur ile ayrılır, yaşama sevinci ile dolarız.

Başkanlığını Mehmet Bozdemir beyin yaptığı İNSANİ DEĞERLER DERNEĞİNİN Cumartesi günleri düzenlenen toplantısından güzel duygular ile ayrıldım.

Buradaki toplantıda siyaset ve politika konuşulmuyordu.
Buraya çağrılan değerli konuşmacılar ‘İNSANİ DEĞERLER’ ile ilgili konularda birikimlerini dinleyenleri ile paylaşıyorlar.

Günün değerli konuşmacısı eski TBMM. Başkanımız Ferruh Bozbeyli idi.
Sayın Ferruh Bozbeyli konuşmasında dedi ki:
“- Dünya insanlar ile güzeldir. İnsanlar olmazsa dünya güzel olmaz.
Ülkemizde güzel şeylerde oluyor. Anlatacaksak bu güzellikleri de anlatalım”

Konuşması sırasında bir hatırasını anlattı:
“ - Bir televizyon programına katılmak üzere İstanbul’a gitmek için yola çıktım.
Hava alanına gitmek üzere taksiye bindim.
Hava alanına giden yol yeni yapılmış, düzenlemesi bitmek üzereydi.
Dedim ki”- Yolları ne güzel yapmışlar.”
Taksici hemen cevap verdi”-Beyim şu elektrik direklerinin sıklığına bak. Kim bilir hangi müteahhidi buradan köşe ettiler.”
Sordum “ - Sizin mesleğiniz mi bu elektrik işi, elektrik direklerinin aralarının yakın olduğunu nereden biliyorsunuz? “
Dedi ki “- Beyim göz kararı kestirdim!”

Uçak ile İstanbul’a vardığımda orada beni gideceğim televizyonun arabasıı bekliyordu.
Arabaya binerek televizyona gitmek üzere yola çıktık.
Yollar çok güzel yapılmış, refüjler’e çiçekler dikilmişti.
Dedim ki”- Refüjleri ne güzel çiçeklendirmişler.”
Arabayı kullanan şoför hemen cevap verdi “ -Beyim belediye bizim paramızı nerelere harcıyor görün işte! “

Öyle bir cemiyet haline gelmişiz ki, yapılan güzelliklere karşı çıkıyor, altında kötü manalar arıyoruz.
Sonrada hiçbir şeyden mutlu olamıyoruz.

Yıllar evvel bir yazı okumuştum.
İngiliz kız Maden Mühendisliğinde birlikte okudukları Afrikalı Zenci gence âşık olur.
Zenci gençle evlenmek istediğinde babası derki:
“- Kızım bu genç okulunu bitirip Afrika’ya gidecek. Orada burada gördüğünden apayrı bir yaşam tarzı ve insanlar var. Oraya uyum sağlayamaz, zorlanırsın. Bu yüzden düşündüğün bu evliliği uygun bulmuyorum”
Kız babasının karşı çıkışına aldırmaz ve zenci genç ile evlenerek Afrika’ya eşinin memleketine giderler.

Gittikleri yer İngiliz kıza göre apayrı yaşam tarzı olan bir yerdir.

Eşi sabah olup kahvaltıyı yaptıktan sonra işine gidiyor, kız evde yalnız başına kalıyor.
Çevrede yaşayanların dillerini bilmiyor, onlar ile anlaşamıyor akşama kadar evinde yapa yalnız duruyor.
Bir süre sonra İngiliz kızı için hayat çekilmez hale geliyor.
İngiltere de bulunan babasına mektup yazıyor:
“- Baba ben burada hapishane hayatı yaşıyorum. Eşimden başka kimse ile konuşamıyor, anlaşamıyorum.
Çoğu zamanda eve kapanıp kalıyorum.
Ne olur buraya gel de beni bu hapishaneden kurtar. Birlikte İngiltere’ye dönelim.”

Babası kızının bu mektubunu alınca ona cevabi mektup yazar:
“- Kızım hapishanede iki türlü insan yaşar.
Birincisi: Hapishanenin penceresinden yerin çamurlarına bakar.
Çamurlara baktıkça da içi kararır, hayatı tamamen kendisine yaşanmaz eder.

İkincisi: Aynı hapishanenin penceresinden gökyüzüne bakar.
Orada ayı yıldızları görür, harikuladeliklerin farkına varır.
Oraya bakmaktan, parlayan ay ve yıldızları seyretmekten mutluluk duyar.
Kızım bulunduğun hapishanenin penceresinden sende gökyüzünü seyret.
Çevrende bulunan insanlara yaklaşmaya, onlara yardımcı olmaya çalış.
Göreceksin onlarla gözlerin ile anlaşacak, onları seveceksin.”

İngiliz kız babasının bu mektubunu alınca günlük yaşamında değişikliğe gidiyor.
Ufakta olsa hediyeler vererek, çevresinde bulunan insanlar ile ilişki kurmaya çalışıyor.
Onlarla gözleriyle el kol hareketleriyle anlaşmaya çalışıyor.
Zenci çocuklarına İngilizce öğretmeye, onlarında dillerini öğrenmeye gayret ediyor.
Onlarla birçok şeyi paylaşıyor, paylaştıkça mutlu oluyor.

Bizimde çevremizde güzellikler var.
Bu güzellikleri görüp, onları diğer insanlar ile paylaşmaya çalışmalıyız.
Bunu yapabilirsek mutlu ve huzurlu oluruz.

Kötümser değil, iyimser olalım.
Çevremize iyi bakarsak güzel şeylerinde olduğunu görürüz…

Mustafa Yolcu- Ankara
24.11.2009