ODTÜ
ÖĞRENCİ OLAYLARI
Öğrenci
olayları ve bu olayların arkasındaki güçler kimlerdir?
Öğrenci
okumak, öğrenmek için evinden çıkar. Gurbete okula gider.
Kendi
evinde kalıp, okula gidiyorsa ne ala. Çorbası hazır, yemeği hazır, sıcacık evi
hazırdır.
Gurbete
gitmişse, gurbet acısı çekiyor evini özlüyorsa durum başkadır.
Kaldığı
yer, yurt veya talebe evidir. Bazen kaldığı yurtta, talebe evinde de huzur
bulamaz. Kendisine evinin sıcaklığını verecek bir ortamı özler.
Maddi
sıkıntı çeker. Basit ihtiyaçlarını karşılayamaz, otobüs biletini dahi alamadığı
zamanlar olur.
İşte
bu devrelerde ortaya birileri çıkar. Arkadaşlık adına, derdini paylaşmak adına,
ülkenin sorunlarını konuşmak adına onunla arkadaş olurlar.
Kendisine
tozpembe bir dünya gösterilir. Kısıtlamaların olmadığı, zenginin fakirin
olmadığı, hiç kimsenin hakkının yenilmediği bir dünyadır bu.
Gösterilen
dünyaya ulaşabilmek içinde, otoriteye baş kaldırmak gerekir. Direnmek, mücadele
etmek gerekir. “Korktukça tutsak,
vazgeçtikçe özgürsün” cümlesi işlenir zihinlere.
Öğrenciye
farklı olması, zincirleri kırması söylenir. Bu topyekûn bir başkaldırı
hareketidir. O artık her şeyi en iyi bilen, kendinden başkalarını zavallı gören
birisidir. Kampus hayatında apayrı bir yaşam tarzı sergilenir. Kılığı, kıyafeti
kampusun dışında bulunan insanlardan farklıdır.
!980
öncesi öğrenci olaylarına karışmış bir gencin başından geçenleri sizlerle
paylaşmak istiyorum:
Ankara
da üniversiteyi kazanan Cemal orada ne yapacağını, nasıl geçineceğini, öğrencilik
hayatını nasıl sürdüreceğini düşünür.
Kendisi
fakir bir ailenin çocuğudur. Köylerinden Murtaza Ankara’da kapıcılık
yapmaktadır. Cemale babası, hemşerileri olan kapıcı Murtaza’yı bulmasını
söyler. Cemal Murtaza’nın adresini alarak Ankara’ya gider.
Elindeki
adres ile Murtaza’yı bulur. Murtaza ile birlikte üniversiteye giderek okula
kayıt yaptırırlar. Murtaza kapıcılık yaptığı evde ona yatacak bir yer ayarlar.
Kalacak bir yer temin edinceye kadar, misafir olarak Murtazanın evinde
kalacaktır. Köyden getirdiği erzakta orada yenilir.
Okul
açılmıştır. Cemal okula gidip gelmektedir. Murtaza Cemal’e bir sendikadan
bahseder. Burada tanıdıklarının olduğunu, işçilerin hak aramak için buraya
gelip gittiğini söyler.
Cemal’i
de yanına alarak sendikaya giderler. Burası devrimci bir sendika’dır. Orada
sınıf bilinci, proletarya iktidarı, sosyalizm konuşulmaktadır.
Cemal
sendika da çay ocağında görevlendirilir. Odanın birinde yatacak yer ayarlanır.
Artık Cemal buradan okuluna gidip gelmekte, kalan zamanında sendikada çay
ocağında çalışmaktadır.
Elinde
okulunun kitaplarının yanında, sendika kitapları, devrimci kitaplarda vardır.
Bu kitapları okumakta, her gün yeni şeyler öğrenmektedir. Okudukça kendi
dünyasında bocalamaya girer. Şimdiye kadar öğrendikleri ile burada okudukları,
söylenenler farklı şeylerdir. Kendisine din afyondur denilmekte, önceden
bildikleri gericilik olarak nitelendirilmektedir.
Cemal
artık işçi sınıfının bir üyesidir. Kültür çalışmalarına, gösterilere
katılmakta, sendikal faaliyetlerde bulunmaktadır.
Cemal
bir süre sonra okulunda öğrenci lideri olmuştur. Çeşitli illere konferanslar
vermeye gitmektedir. Adı Cemal hocadır.
12
Eylül hareketinden sonra birini öldürmek suçlaması ile Mamak ceza evine atılır.
Orada malum işkencelerden sonra, iki kişilik bir hücreye konulur. Hücredeki diğer
kişide adam öldürmek suçlaması ile yatan ülkücüdür. Altlı üstlü bir ranzada
yatmaktadırlar. İkisi de birbirinden çekinmekte, can korkusu yaşamaktadır.
Kaldıkları hücre ikisi içinde manevi işkenceye dönüşür. Gece olunca uyumamakta,
birbirleri ile konuşmazlar. Sigarası biten Cemal, ülkücü koğuş arkadaşından
sigara ister. Böylece diyalogları başlar.
Her
ikisi de kimseyi öldürmediğini, suçsuz yere hapse atıldıklarını söylerler.
Ülkücü arkadaşı koğuşta namaz kılmaktadır. Cemal de onu seyreder. Bir gün koğuş
arkadaşına; “kendisinin köylerinde Cuma namazına gittiğini, oruç tuttuğunu, bu
olaylar içine girince kendisini ateist bir oluşumun içinde bulduğunu” söyler.
Koğuşta oda namazını kılmaya başlar.
Geçmişe
ait her ikisinin kanaati de; “Birilerinin kendilerini kullandığı. Kendilerini
olayların içine sürenlerin ortada gözükmediği, hapse girmediği noktasında
birleşirler.
Hapiste kararlaştırdıkları bir hususta “Hapisten çıkıp normal hayata başladıkların da, yeni yetişen gençlere yaşadıkları olayları anlatıp; onlarında bu duruma düşmemelerini sağlamaktadır.” Hapisten çıkınca ikisi de arkadaşlıklarını sürdürürler. İkisi de güvenlik raporu alamadıklarından memur olamamıştır.
Günümüzde
ODTÜ de ve diğer okullarda sergilenen oyun, yine aynı oyun. Türkiye’de öğrenci
olayları iktidarı ve istikrarı hedef alıp, darbeye gizli ajanda sahiplerine
zemin hazırlamak amacını gütmektedir. Deneyimli istihbaratçılar, bir servisin desteği
veya yönlendirmesi olmadan, üç kişinin bir araya gelip eylem yapmasının mümkün
olmadığını söylemektedir.
Dünyada
yeni bir parasal sistemin doğum sancıları yaşanıyor. Bu geçiş döneminde birçok
ülkede refah kayıpları yaşanmaktadır. Önümüzdeki günlerde Avrupa’da kitle
eylemlerinin oluşmasına sebep olacak alt yapı oluşmaktadır. Nitekim ülkemizdeki
tüm öğrenci olaylarında, Avrupa’ya özenilmiştir. Türkiye’de yaşananlar daha
geniş kapsamlı bir dönüşümün parçasıdır. Öğrenci olayları büyük bir değişimin
küçük bir parçasıdır. Deniz yüzeyinde görülen buzlardan başka, deniz altında
buzdağı bulunmaktadır. Önemli olan yaşanan olayların altındaki mesajı iyi
algılayabilmektir.
Bütün
bu hususlar göz önüne alınarak; “Güvenlik güçlerinin, havada uçuşan
sivrisineklerle uğraşmayı bırakıp, sivrisineklerin barındığı bataklığı
kurutması gerekmektedir.”
Mustafa
Yolcu