8 Aralık 2012 Cumartesi


 

DOKULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI 

Dokunulmazlık, milletvekillerinin siyaset yapmalarının engellenmesine ilişkin olumsuzları ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Dokunulmazlık, milletvekilleri hakkında gelişigüzel davalar açılarak, onların yasama faaliyetlerine katılımlarının engellenmesi riskini ortadan kaldırır. Bununla birlikte dokunulmazlık, milletvekillerinin her aklına geleni yapmalarını sağlayacak bir zırh değildir. Bu husus iktidar ve muhalefetteki tüm milletvekilleri için geçerlidir.  

Dolayısıyla tüm milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması, BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasındaki siyasi tartışmaları ortadan kaldırır ve meseleyi olması gerektiği gibi sadece hukuki bir dava haline getirir.  

Hiçbir ülke  "Terör ve şiddet ile iç içe olan siyasi organizasyonlara hayat hakkı tanımaz.”

Uluslararası Venedik kriterleri’de, teröre ve şiddete bulaşan siyasi partinin açık kalamayacağını beyan etmektedir. 

BDP beyanları ve eylemleriyle, siyasi bir partinin yasal çerçevesine sığmayan işler yapmaktadır. Şiddeti siyasetin aracı haline getirenlere göz yummak, şiddeti meşrulaştırmak anlamına gelir. BDP’liler bilinçli olarak, milletvekili rozeti bile takmıyorlar. Bu tavırlarıyla Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini ve meclisin meşruiyetini tanımadıklarını ilan etmiş oluyorlar.

Yakalanan birçok PKK militanı, BDP teşkilatları vasıtasıyla dağa çıktıklarını itiraf etmektedir. BDP bugüne kadar PKK terörünü kınamadığı gibi “ silahın Kürtlerin bir sigortası” olduğunu ilan etti. Şimdiye kadar yaptıkları icraatların yanında PKK’lılarla kucaklaşmaları,BDP milletvekillerinin belki de en masum görüntüleridir. Seçimlerde Kürdistan’ın sınırlarını çizdik diyenler, Apo’nun heykelini dikeceğiz diye meydan okuyanlar, halen TBMM de ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. 

Nuce TV konuşan Selahattin Demirtaş- "Bizim açımızdan mesele şudur. Ortadoğu bu kadar kaynıyorken, Kürt halkı kendi kaderini belirleme konusunda tarihi fırsatlar yakalamışken, birilerinin çıkıp bu iradeyi yok sayması Kürtler açısından yeni bir değerlendirme durumudur." Demektedir !

Hukuk uygulanmak için vardır. Bir ülkede yasaların alenen çiğnenmesine göz yummak, hukuk devletini işlemez hale getirir. Hukuka en büyük darbe vuran husus “ Hukukun, siyasetin kirli bir parçası haline gelmesidir.”

BDP kanunları hiçe sayarak, Devletin otoritesini tehdit ederek, bölgede Devlet’in otoritesinin olmadığını göstermeye çalışıyor. BDP Devletin otoritesi yerine, bölgede PKK’nın otoritesini inşa etmeye çalışıyor. Güvenlik güçlerince aranan PKK’lıları saklıyor, PKK’ya para aktararak her türlü lojistik desteği sağlıyor. Ne anlama geldiğini çok iyi bildiğimiz teröristlerle kucaklaşmayı da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

Dokunulmazlıkların Meclis tarafından kaldırılacak olması, bu sürecin siyasallaştığı sonucunu doğurmaz. Çünkü kararın hukuki gerekçeleri de olacaktır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkanlar, hangi çözümü getiriyorlar? Dokunulmazlıkların kalkması şiddeti tahrik eder diyenler, Devlet’in gücünün ne olduğunu bilmiyorlar. 1994’den beri terörün devam etmesinin nedeni dokunulmazlıkların kaldırılmasında değil, dış kaynaklı bölücülük faaliyetlerinin kesintisiz devam etmesindendir. 

Hukukun uygulanması değil, aksine hukukun uygulanmaması şiddet ve anarşi doğurur. Çünkü PKK gibi terörist örgütlerin ve uzantılarının besin kaynağı, kanunların yeterince uygulanmamasının doğurduğu boşluklardır. Taviz tavizi doğurmaktadır. 

BDP’liler demokratik siyaset yapma yerine, Terörle Mücadele Kanunu’nda belirtilen “örgüt mensuplarına yardım etmek, şiddet veya diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmak, kamu görevlilerine görevlerinden dolayı karşı gelmek suçlarını işlemekten geri kalmıyorlar. BDP’lilerin söz konusu eylemleri hakkında; savcıların ellerinde birçok delil bulunmaktadır. Ayrıca BDP’liler bu eylemleri, partiye ait bina ve benzeri yerlerde işleyerek, cezanın artmasına neden olacak şekilde davranmaktan  kaçınmıyorlar. BDP’liler Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya, Türk Devleti’nin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeye, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya, temel hak ve hürriyetleri yok etmeye, kamu düzenini, Devlet’in iç ve dış güvenliğini bozmaya yönelik her türlü eylemi dokunulmazlık zırhına bürünerek işlemektedir.

Dolayısıyla BDP’lilerin sürekli ve ısrarlı bir şekilde takındıkları siyaset dışı ve hukuku ihlal edici tavır ve eylemleri siyaseten değil, hukuken ele alınmalıdır. 

Terörle mücadelede son otuz yılın en başarılı dönemini yaşıyoruz. Terörle mücadelede görevli tüm kurumlar, daha önce gerçekleşmemiş bir koordinasyon sağladılar. Bu işbirliği de terörle mücadeleyi başarı hale getirdi. Güvenlik güçleri Devlet otoritesini bölgede yeniden tesis etti. Örgüt bu yüzden zaman kazanmak ve yaralarını sarmak için “barış mesajları” vermeye başladı. Terörle mücadelede gösterilen bu kararlılık ve işbirliği devam ettirilerek, PKK’nın beli tamamen kırılacak ve Kürtlerin PKK vesayetinden kurtulması sağlanacaktır.

AK Parti bir taraftan BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmayı düşünürken, bir taraftan da BDP’liler ve diğer KCK’lılar tarafından “şiddete bulaşmayarak” işlenen terör suçlarını bu kapsamdan çıkaran, dördüncü yargı paketini yürürlüğe koymak istemektedir. Gerek BDP’lilerin gerekse KCK’ lıların eylemleri tüm demokratik ülkelerde, terörle mücadele kapsamında suç sayılmıştır. Sayın Başbakan İspanya dönüşü yaptığı açıklamalarda, söz konusu eylemlerin İspanya’da da suç olduğunun altını çizmiştir. AKP milletvekili Yalçın Akdoğan, 30 Kasım tarihindeki yazısında AİHM’in İspanya’daki Batasuna Partisi’nin kapatılması davasında verdiği karara atıf yaparak Mahkeme’nin “demokrasiye tehdit oluşturan eylem ve söylemlerin demokratik toplum kavramı içinde yer almayacağı kararı aldığını belirtmiştir.
Herhangi bir Avrupa ülkesinde olsaydı BDP kapatılırdı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kapatmayı onaylardı. Nitekim İspanya’da Herri Batasuna Partisi ETA terörünü kınamayı reddettiği için kapatıldı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi demokrasilerde teröre karşı durmak, terörü eleştirmek bir etik görevdir diyerek bu kapatmayı onayladı. 

BDP'ye dokunmak siyaseten yanlış diyerek, yapılan ihanet devletimize meydan okuma noktasına geldi. BDP, ancak bir terör örgütünün yapabileceği her şeyi yaptı. Eylemleri karşılıksız kaldıkça da şirretliğini, saldırganlığını artırdı. BDP bugün siyaset değil, bozgunculuk yapıyor. Kardeşi kardeşe düşman etmek için her fırsatı değerlendiriyor.
 
Hukuk devleti olacaksak, BDP'lilerin dokunulmazlıkları en kısa sürede kalkmalıdır. Sadece BDP'liler değil, milletvekilliği göreviyle bağdaşmayan işler yapan, suç işleyen tüm milletvekilleri ile bürokrat’lara da dokunulmalıdır. 

Türkiye ya BDP milletvekillerinden hesap sorarak, hukuk devleti olacaktır. Ya da hukuku rafa kaldırıp, BDP'nin ülkeyi ve milleti bölmesine göz yumacaktır.  

Mustafa Yolcu

 

 

4 Aralık 2012 Salı


 

 

Çorum’un Leblebisi

 

25.06.2009 Tarihinde aşağıdaki yazıyı yayınlamıştım. 

“Leblebi Çorum ile özleşmiştir.
Çorum deyince akla LEBLEBİSİ gelmektedir.
Çorum kaynaklarına göre halen Çorumda 200 adet leblebici dükkanı bulunmaktadır.
3 asırlık leblebi gözyaşı ile Çorum'da doğmuştur.
Leblebiyi ilk bulan kişinin, 3 asır önce yaşadığı söylenilen Seyyah Ahmedi Sever olduğuna inanılıyor.

Anlatılanlara göre leblebinin doğuşu şu şekilde olmuş:
''Ahmedi Sever adında bir seyyah varmış. Bu seyyah 19. asrın ortalarında bir ikindi namazı vaktinde düşünürken, gözlerinden yaş akmış. Gözyaşları nohutların üzerine düşmüş. Gözyaşı damlası düşen nohutların kabarmaya başladığını gören Ahmedi Sever, onları ateşte kavurmuş. Daha sonra ise çeşitlendirerek bugünkü yediğimiz leblebiyi bulmuş.
Seyyah Ahmedi Sever, Çorum'dan sonra Ankara, Güdül ve pek çok yeri gezmiş.
Son olarak gittiği Sandıklı'da vefat etmiş. Mezarı da oradadır.
Seyyah, gittiği yerlerde leblebinin yapımını anlatmış.''

Çorumlu leblebiciler her yıl Ramazan Bayramından önce; Arife gününde ikindi namazı sonrası kentin en eski leblebici dükkânında toplanarak, Ahmedi Sever Efendi ile diğer ustalarını anarlar. Ve işlerinde bereket ve helal kazanç elde etmek için dua ederler.
Benim babamın sanatı da leblebicilik idi.
Babamın zamanından kalma evimizde koyun bağırsağından yapılmış dört ayrı kalbur vardı.
Leblebinin kalitelisi nasıl anlaşılır diye babama sorduğumda:
” Leblebiyi parmaklarının arasına alıp ezmeye çalışacaksın. Kolayca ezilirse o leblebi iyi leblebidir “ diye anlatmıştı.

Diğer bir hususta leblebi irilikte karışık olmayacak, aynı cins kalburun tane iriliğinde olacaktır.
Ne çok kavrulacak, ne açık sarı olacak, hafif koyu bir sarılığı sergileyecektir.
Farklı irilikte bulunan leblebiler farklı fiyat ile satılacaktır.

1980 li yıllarda Çorumda o kadar güzel leblebiler üretilirdi ki, iri iri tek kalburdan çıkmış, karanfil kokulu leblebiler burçu burçu kokardı.
Uzun yıllardır bahsettiğim irilikteki leblebiyi Çorum’da bulamıyorum.
Çoruma geldiğimde leblebi alırken, her seferinde eski leblebilerin muhabbetini yaparım.
Niye eskiden olduğu gibi iri leblebi bulamıyoruz diye sorduğumda:
“ Eski nohutlar artık yok. O yüzden bahsettiğiniz leblebiyi üretemiyoruz “ diye cevap alıyorum.
Bu yazıyı yazmadan önce Balıkesir’de internette sitesi de bulunan bir nohut satıcısını telefon ile aradım.
Kendisine iri nohut un bulunup bulunmadığını sordum.
Bana cevaben” Bizde her cins nohut mevcuttur. Fiyatları nohut cinsine göre değişiyor. Alıcı bize geldiğinde kendi hesabına göre nohudunu alır ve gider” diye cevap verdiler.

Bilhassa Samsun yolu üzerindeki leblebici dükkânları, kaliteye çok önem vermelidirler.
O güzergâhta öyle leblebiler satılıyor ki!

Samsun tarafına giderken yolda durup, leblebici dükkanına girip leblebi almak istedim.
Leblebiye avucuma aldığım baktığımda, üç dört ayrı elek iriliğinde leblebi olduğunu gördüm.
Leblebiyi parmaklarımın arasına alıp ezmek istedim. Ezilmesi için birde mengene gerekiyordu.
Dükkân sahibine bu durumları ilettiğimde, bana içerden başka bir leblebi verdi.
O leblebiyi alarak gittim.

Yoldan geçerken güzel bir leblebi alan kişi, gittiği yerde bu leblebiyi överek Çorumdan size leblebi getirdim diye hediye edecektir. Bu Çorum leblebisinin güzel reklamı olacaktır.
Kalitesiz bir leblebiyi alıp onu hediye götürdüğünde yüzü kızaracak, Çorumdan bir daha leblebi almadığı gibi, Çorum leblebisinin kötü reklamını yapacaktır.

Çorum ile özleşmiş olan LEBLEBİ’NİN kalitesi konusunda bir norm tutturulmalı, kaliteden taviz verilmemelidir.

Leblebicilik sanatının ihtiyaç duyduğu işgücünün temini için, Halk Eğitim Merkezi düzenlediği kurslar ile sanatkâr yetiştirilebilir.
En güzeli Çorum’da Endüstri Meslek lisesine Leblebicilik ile ilgili bir bölüm eklenip, müspet ilimler ile de teçhiz edilmiş sanatkâr yetiştirilebilir.
Tabi bu ilk olacaktır. İlk olmak bazı sorunların çıkmasına neden olabilir.
Bunun örnekleri mevcuttur. Bazı bölgelerde yöresel sanatlar ile ilgili olarak Endüstri Meslek Liseleri açılmıştır.

Güzel leblebili günler dilerken bu sanatın üstadı Ahmedi Sever efendiyi rahmet ile anıyorum.” Yazım bu şekilde sona eriyordu. 

Çorum Tanıtım Günlerinde Çorum’dan Mustafa Gülşen Bey ile karşılaşarak, sohbet ettik. Kendisine daha önce yayınlanmış olan yukarıdaki yazımdan bahsederek, leblebi üretimi konusunun yeniden ele alınmasını istedim.

Mustafa Bey bu konuda şunları söyledi:
“ Çorum’da leblebiciler olarak birlik oluşturacağız. Sanayide kuracağımız leblebi işleme tesisinde, leblebinin ilk kademe işlemesini yaparak pazara sunacağız. Buradan alınan yarı işlenmiş leblebiyi, leblebici esnafımız dükkânında işleyerek satışa sunacak. Böylece yarı işlenmiş leblebiyi almak için esnafımız başka şehre gitmeyecek. Kurulacak tesiste de 15-20 hemşerimiz çalışarak iş sahibi olacaktır. 

Halen leblebicilikte çalışacak iş gücü bulmak ta zorluk çekiyoruz. Bunu temin için endüstri meslek lisesi veya halk eğitimde, leblebicilik sanatını öğretecek bölüm açtırmaya çalışacağız.”  

Mustafa Gülşen beyden bunları duymaktan çok mutlu oldum. Geç kalınmış bu hamlenin bir an önce gerçekleştirilerek, Çorum Leblebisinin hak ettiği yere gelmesini canı gönülden arzu ediyorum. 

MUSTAFA YOLCU