TARİHİN ŞEREF LEVHALARI- 15
YÜZBAŞI İLHAMİ
İkinci İnönü muharebesinin en buhranlı günlerinden
olan 28 Mart 1921 sabahı; bu ölüm meydanının tek süsü olan güneş; üzerinde kar
bulunan zirveleri devirerek yükseliyor, Mehmetçikler gecenin soğuk sillesinden
henüz kurtulmuşlar ve ılık bir okşayışla içlerine işlemeye başlayan güneşle ısınmaya
yeni başlamışlardı.
Bu günde düşman saldırısı bekleniyordu. Ortalık aydınlandıkça,
ilerideki kayalıkları siper alarak bir yılan soğukluğuyla süzülen düşmanın
ilerleyişi görülüyordu. Bütün gece keşif
kollarının tek, tük ateşleri ve kazma, kürek sesinden başka bir şey duyulmayan
bu bölgede, şimdi birden bire başlayan ve acı uğultularla siperlerimiz üzerinde
patlayan düşman topçu ateşinin sert gümbürtüleri; kayaları parçalıyor,
siperlerimizi dağıtıyor, siperlerde süngüleşme zamanını bekleyen
Mehmetçiklerimizi hırpalıyordu. Toplar, makineliler durmadan ateş
ediyordu. Muharebe meydanını korkunç
bir uğultu kaplamış ve cehenneme dönmüştü.
Bir saat kadar devam eden bu ateşten sonra; binlerce
düşman askerinin saldırıya geçtiği görüldü. Az sayıda olan topumuz ve makineli
tüfeğimizin seyrek ateşi önünde düşman; piyade tüfeklerinin tesirli menziline
kadar serbestçe ilerledi. Fakat bu anda; deminden beri düşmanın ilerleyişini
kinle seyreden Mehmet’in elleri, pervasızca ilerleyen düşmana ölüm saçmak için
harekete geçti ve bir anda yüzlerce namludan çıkan mermiler, düşmana ölüm
kusturdu.
Biraz önce serbestçe ilerleyen düşman, şimdi kaçacak
bir delik, saklanacak toprak parçası arıyorlardı.
Düşman bu günde GÜNDÜZ BEYE saldırı ile cephemizin sağ
kanadında bir netice almak istiyordu. Fakat bu bölgede savaşan kahraman
tümenimiz, günlerdir verdiği şiddetli muharebe ve uğradığı zayiata rağmen
bulunduğu cepheyi korumuş, düşmanı bir adım ileri attırmamıştı.
Bu kısımda savunmada olan 3. Alay, savaşın başından bu
güne kadar, altı gün düşmanın şiddetli saldırılarına kahramanca karşı koymuş ve
fedakâr 3. taburunu da bütün mevcudunu şehit vermişti. Buna rağmen eksilen
adede karşılık, Mehmetler de artan bir karşı koyma ruhu, şehit olan askerimize
rağmen artan bir enerji ile savaştılar. Cephelerini asla terk etmediler. 3.
Alayın bu direnişi sayesinde sağ kanat gurubu ( Metres tepenin) ele geçirilmesi
sebebi ile meydana gelen buhrana çare bulmak için, gerekli taarruzu yapmaya
imkân bulabildi.
Bu Alaydan cephede, sekiz bölük komutanı mevcuttu.
Bunlardan altı bölük komutanı şehit olmuş ve her biri tarihe geçen büyük
fedakârlıkla, ölümü hiç sayarak tuttukları mevzilerini terk etmemişlerdir.
Kanlı sırta dönüyoruz; cephesinde bir kaya kütlesi
kadar dik duran birliklerimizi devirmek için patlatılan binlerce top
mermisinin, ortalığı cehenneme çeviren velvelesini görüyoruz. Hangi tarafa
baksanız, oluk gibi akan Mehmetçiğin kanını görürsünüz. Bütün bunlar yurdunu
korumak için, hürriyet ve istiklal için savaşan Türk evlatlarının gösterdikleri
harikalardır.
Türk anası, dağarcığındaki bir lokma ekmeğiyle ve
günlerce süren meşakkatli ve öldürücü bir yolculuktan sonra sırtındaki
cephaneyi, cephede savaşan oğluna taşımaktan zevk duyuyordu.
Kezban, iç paralayan iniltileriyle, daha süt emen
kundaktaki yavrusunu omzuna almış, Allaha güvenip hayatından memnun bir insan
tavrıyla, Mehmetlere erzak taşıyor ve günlerce gıcırdayan kağnısının arkasında,
yavrusuna ninni söyleyerek sevinçle cepheye gidiyor.
İkinci İnönü muharebesi bütün şiddetiyle devam
ediyordu. Düşman 29 Mart 1921 tarihinde bütün gücüyle saldırıya devam etmiş,
bir netice alamamıştı. 30 Mart sabahı düşman son bir gayretle, bütün gücü ile
tekrar saldırıya girişti. Bilhassa Kanlı Sırtta çok kanlı bir boğazlaşma başlamıştı.
Burada savunmada olan 3. Alayın beşinci bölüğü; üzerine saldıran bu düşman
sürülerini devamlı biçiyor, gittikçe eksilen mevcuduna rağmen, bir adım geri
atmıyordu. Bölük komutanı Yüzbaşı Hilmi, ilahi bir aşka gelmiş; levent ve
kahraman varlığıyla siperden fırlamıştı. İlhami sağa koşuyor, sola koşuyor ve
gittikçe şiddetlenen düşman saldırılarına karşı tepeyi elde tutmak için bütün
gücü ile çalışıyordu.
Mehmetler, kahraman Yüzbaşılarının bu yiğitliği karşısında
saklanmaya gerek görmüyorlardı. Bombalar patlıyor, mermisi biten Mehmet eline
geçirdiği kaya parçasını yuvarlayarak savaşa devam ediyordu.
Düşman gittikçe yaklaşmıştı. Bu esnada ayakta bir
metanet heykeli gibi dolaşan Yüzbaşı İlhami; bir düşman mermisiyle sol memesi
üzerinden ağırca yaralanmıştı. Bu zor devrede yalnız zaferi ve vazifeyi düşünen
İlhami, yavaş yavaş toprağa düşerken, onu geriye götürmek için yanına gelen
erlerine- “ Siz savaşa devam edin çocuklarım, ben çok iyiyim.” Demişti. Takım
komutanının ve bütün erlerinin ısrarlarına rağmen İlhami geriye gitmedi ve -“ Ya burada ölecek, ya da bölüğün zaferini
göreceğim.” Diyerek yaslandığı kaya parçasından, bu cehennem tufanı arasında
süngüleşen bölüğünün arzu ettiği zaferini gördü. Bir müddet sonra da bu
kahraman Yüzbaşı, bölüğünün zafer nidaları arasında sargı yerine götürüldü.
Önceden Eskişehirlilerin batı cephesi komutanına
hediye ettiği, Batı cephesi komutanının da en çok yararlılık gösterecek subaya
hediye olarak vaat ettiği atın Yüzbaşı İlhami ye verilmesi, 1. Tümen komutanlığı
tarafından teklif edildi. Batı Cephesi komutanı tarafından, Arap atının Yüzbaşı
İlhami’ye hediye edilmesi kararlaştırıldı.
30- 31 Mart gecesi, siyah tüllerini Gündüz Bey sırtlarında
yatan kanlı cesetler üzerine örterken, top ve tüfekler susmuş, etrafa hazin ve
korkunç sükûnet çökmeye başlamıştı. Uzaktan duyulan tek, tük tüfek sesleri, sıhhiye
erlerinin yürekleri tırmalayan kazma sesleri, bu sükûneti ara sıra ihlal
ediyordu.
Düşman çekildiği her yeri yakıyordu. Köyler,
kasabalardan kızıl bir alev sema ya yükselirken, 2. İnönü zaferinin kahramanları
olan Mehmetler, düşman boyunduruğunda inleyen insanımızı kurtarmak için batıya
doğru bir lav gibi akıp gidiyorlardı.
Mustafa Yolcu