TARİHİN
ŞEREF LEVHALARI -3
KIRK GAZİLER KAHRAMANI YÜZBAŞI NURİ
VEYSİ
Kırk
gaziler kahramanı, muharebede ateş altında gösterdiği cesaret ve soğukkanlılığı
son bir tehir olarak beklerken, cihan harbini kapayan acıklı ve sürekli geri
çekilme başlamıştı. Nuri Veysi, Musul’u tahliye eden son kıtaya komuta
ediyordu. Düşman, anlaşma hükümlerini dinlemeyerek devamlı ilerliyor. Hırs ve
tama bürümüş gözleriyle, bu güzel yurdun neresine ulaşabilirse oraya kadar
gitmek istiyordu. Kahraman Yüzbaşı, Zahoyu’da tahliye ederek çekilmek emrini
almıştı. Düşman memurları Zaho’da ki cephane ve yiyecek depolarına el
koymuşlardı. Saçı bitmedik birçok yetimlerin varını, yoğunu vererek sırf vatanı
kurtarmak için, meydana getirdikleri bu yığınların düşman eline geçmesi; Nuri
Veysi gibi bir Türk subayının kolay hazmedemeyeceği bir işti. Bunun için
cephane ve yiyecek stokunu geriye taşıttırmıştı. Sabahleyin, hiçbir şey yokmuş
gibi tabur yoluna devam ettiği zaman, düşman süvarisi de kasaba’ya yaklaşmış
bulunuyordu. Nuri Veysi, taburunun kasabayı terk etmesini bizzat takip ediyor
ve taburunun sonunu almaya çalışıyordu. Bu sırada yanına yaklaşan düşman;
taburundan ayrı düşmüş bu aslana aç bir kurt gibi saldırdı. Yüzbaşı Nuri,
keskin bakışlarında parıldayan intikam ateşi ile dolu nefret hislerini, kendisini
bağlamak için yanına yaklaşan düşmanın suratına indirdiği sert bir kırbaçla
cevap verirken, önünde kendisi için hazırlanmış olduğunu bildiği otomobile
doğru yürüdü. Mert bir asker tavrıyla:
-
Nereye
gitmemi istiyorsunuz? Dedi.
Düşman
subayları bir tek cevap veremediler ve otomobil son süratle Musul’a doğru
yollandı. Nuri Veysi, hiç beklemediği bu akibet; ona pek ağır gelmişti. Fakat o,
yeni bir kahramanlık yaratmak için bu fırsattan istifade etmesini bildi.
Düşman
divani harbi onu; idam, işkence tehditleri altında günlerce rutubetli ve
ışıksız hücresinde bir lokma ekmekle beyhude yere tehdide çalıştı. Günlerce
mahkeme etti. Divanı harp reisinin mağrurane sorularına vakar ile cevap verdi.
Onlara; “ ben vazifemi yaptım, sizde vazifenizi yapınız.”diyerek kati sözle
cevap veriyordu.
Kırk
kişi ile imamı Muhammet’te sekiz tabur düşmana mukavemet eden ruh, şerefli bir
vazife için ölümden kaçarmı?
Bu
sarsılmayan demir külçesinin karşısında, mağrur düşman hâkimleri bile
gerilediler. Şimdi ona; para nişan rütbe vaadiyle aldatmaya çalışıyorlardı.
Nuri Veysi para teklifine, boş kesesini, nişan vaadine yaralarını, rütbe
vaadine de omuzlarındaki yıldızları işaret ederek;
-
“Gölgesinde
çalıştığım bayrağa ihanet edemem bay hâkim; her şeyden önce, bir Türk subayı
olduğumu unutmayınız” diyordu.
Divanı
harp reisi bu fevkalade kahraman önünde hürmetle eğilerek takdirle elini
uzattığı zaman.
“Ben
düşmanın elini sıkamam, henüz sulh olmamıştır.” Cevabı ile karşılaştı. Kırk
gaziler menkıbesini tarihe mal eden bu kahraman ve mütevazı Türk subayı, idam
sehpalarının gölgesinde bile ondan daha ulvi bir kahramanlığa örnek olmuştur.
Yüzbaşı Nuri’nin bu cevabı ile idam sehpasına sürüklendiğini zannetmeyiniz.
Kahramanlık yalnız dostun değil,
düşmanın bile takdirine mazhar olur.