9 Ağustos 2014 Cumartesi

DEĞİŞEN İSKİLİP


DEĞİŞEN İSKİLİP 

Değişmek iki türlüdür. Olgunlaşarak mükemmel olmakta, çürüyerek kullanılmaz hale gelmekte değişimdir.
Şu anda İskilip ne yazık ki! Çürüme safhasına girmiştir. İskilip’in yerlisi İskilip’ten göç edince, kültürde büyük bir yozlaşma meydana gelmiştir. 
İskilip’te çarşının pazarın düzeni kalmamış, kötü ahlak ve davranışlar yaşanır hale gelmiş. İnsanların birbirine, sevgisi saygısı yok olmuştur.

Önceden küçükler hata yaptığında büyükler küçükleri uyarır, hatta azarlardı. Şimdi ise erişkin insanlar, caddenin ortasında küfür ederek konuşuyor. İskilip dışında bağırarak konuşmaya alışmış insanlar, caddenin bir yanından öbür tarafa bağırıyor. Manav ayıkladığı çürümüş meyveleri yere atıyor.  

Ankara’da oturan bir hemşerimiz İskilip’ten bağ alıp bağı ile uğraşmaya başlamış, bağında oturmak için, iki katlı evde yapıyordu. Bizde bağına kiraz yemeye gittik. Dolmuş ile altı kişi bağa geldi. “ Biz yukarda ki köydeniz. Siz bizim yolumuzu kapattınız. Yolumuzu açın. Yoksa evini başına yıkar, bağını tarumar ederiz. Ben zaten hapisten yeni çıktım. Hapse girip çıkmaya alışkınım. Yine girip çıkarım.” Diye tehdit etti. Şaşırıp kalmıştık. Biz İskilip’te, böyle bir olay yaşamamıştık. 

İskilip’te önceden düğüne davetlere, davetli olanlar giderdi. Şimdi herkesi çağırıyorlarmış. Buda davetin nezihliğini ortadan kaldırıyor.
Komşular arası yardımlaşma ortadan kalkmış. Her şey, para karşılığı yapılır olmuş. 

İskilibi alakadar eden bir sorunda, Bağ-Kur’lu olarak belirli bir süre çalışıp, emeklilik hakkı kazananların durumudur. Emekli olana kanunlar-“ Sen işini bırak, çalışma.  Çalışırsan maaşında kesinti yaparım diyor.” Böyle olunca emekli olanlar, işini gücünü bırakıp dükkânını kapatıyor, üretimden çekiliyor. Bu sebeple İskilip’te dükkânlar kapanıp, arastalar boşalıyor. İnsanların sağlığı açısından, 65 yaşına kadar çalışması gereklidir. Bu sebeple, emekli olanlarında isterlerse çalışmaya, üretime devam etmesi gerekir. 

İskilip’teki bu çürümenin önüne geçilmesi için Kaymakamlık vasıtası ile öğretmenler, muhtarlar, emniyet, jandarma, din görevlileri, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderlerine çok iş düşmektedir.  

İskilip’in üzerinde durulacak bazı konularını maddeler halinde sıralarsak: 
1-   İskilip'in kanaat önderine ihtiyacı vardır. İskilip’te sözü dinlenir insanlar azalmıştır. Sözü dinlenir insanlar, iftira dedikodu ve yalanlarla pasifize edilmiştir.
2-   Siyaset kurumu, muhtarlık seviyesinden kurtulmalıdır. Siyaset kurumlarının başına, ciddi proje üretecek ve takip edecek kapasitede insanlar gelmelidir.
3-   İskilip’in tarihi ve kültürel potansiyelini değerlendirmek için çalışan insanlar küstürülmemeli, onlara destek olunmalıdır.
4-   Toplum içersinde fitne, iftira, dedikodu ve ahlaksızlığı yayanlar, baş tacı olmaktan çıkarılmalı, bunların önemli yerleri işgal etmeleri önlenmelidir. 

Tüm İskilip halkının müspet yönde eğitilerek bilinçli hale gelmesi, gerekirse yanlışların devlet erki ile üzerine gidilmesi, bir an önce İskilip kültürünün yaşanır hale getirilmesi hayati önem arz etmektedir. İskilip'in tarihi ve kültürel zenginliğini ön plana çıkarmak asıl hedefimiz olmalıdır. Aksi takdirde, beyaz atlı prensler İskilip’ten tamamen gitmiş, İskilip tanınmaz hale gelmiş olacaktır.  

Mustafa Yolcu

3 Ağustos 2014 Pazar

İSRAİL YA KOMŞOMUZ OLURSA?


İSRAİL YA KOMŞUMUZ OLURSA? 

İsrail, Gazze’de Filistinlileri bombalıyor, öldürüyor. Dünya ise olanları seyredip, İsrail orantısız güç kullanıyor demek ile yetiniyor. Sonrası yok. 

Ülkemiz de ise ayrılıkçı, militarist tüm faaliyetlerin içinde, İsrail’in parmağı var. PKK militanları içinde İsrail militanları var. Askerlerimizle yaptıkları çatışmada ölen İsrail militanları, ülkelerine törenle gönderilmişlerdi. 

İsrail bayrağında bulunan iki çizgi, Nil den Fırat’a kadar olan, Yahudilerin kutsal toprakları “ Arz-ı Mev-ud u”  timsal etmektedir. Hedef buraları ele geçirmek. Buralarda bulunan insanları ise, aynı Filistinlilerin olduğu gibi buralardan göç ettirip, ya da taşeron olarak kullanmaktır. 

IŞID da, Esat ta, Barzani de, Nuri- El Maliki de bu amaçlar için kullanılmaktadır. Ülkemiz’ de gündemde olan açılım politika’sı, bu hedefe hizmet etmektedir. Kuzey Irak’ ta kurdurulan Kürt devletini, ilk defa İsrail’in tanıyacağını açıklaması tesadüf mü? 

Şimdiki açılım politikasını yürütenler yarın, tarihe ve vicdanlarına nasıl hesap verecekler?
Ortadoğu’da akan kandan, IŞİD denen taşeron örgütün yaptıklarından ders alınmayacak mı? 

Suriye çökertildi, Irak halledilmek üzere. İsrail, Suriye’yi, Irak’ı işgal edip, bizim komşumuz olursa! Sıra Türkiye’ye gelip, çanlar Türkiye için de çalarsa, bu uysal çocukla bizim halimiz ne olacak? 

İsrail uçakları kalkıp ülkemizi vuracak, bizim uçakların ise, onlara karşılık vermek gibi bir imkânı olmayacak. Çünkü onların bulunduğu yer, bizim uçakların bilgisayar programın da dost ülke olarak göründüğünden, bizim uçakların ateşleme mekanizmaları çalışmayacak. Şu anda nasıl, uçaklarımız Suriye hava sahasına giremiyorsa, onların ülkesine hiç giremeyecek. Kaldı ki uçakları havada ateş bile etmeden, elektronik olarak kilitleyip düşürebilme teknolojisi var. Bu teknoloji bizde yok ama İsrail’de var.  

Bütün bunları düşünüp, açılım adına ülkemizde yapılanları, Orta Doğunun mevcut konjonktür ünü göz önüne getirdiğimizde, rahatsız olmamak elde değil.

 Bütün bunlar olurken, bizim kafamızı kuma gömmemiz, baltayı kendi ayağımıza vurmamız, insanımızı gerekli bilgiler ile teçhiz etmememiz işin çabası. Vatandaş “cambaza bak cambaza” kategorisi ile başka şeyler ile oyalanıyor.  

İsrail Suriye’yi, Irak’ı nasıl işgal edebilir denilebilir. Şu anda Filistin toprakları nasıl işgal edildi? Golan tepeleri kimin elinde? İsrail’in hangi komşu ülkeye yaptığı hava saldırısı engellendi? Sorulara müspet cevap vermek mümkün değil. Maalesef kabadayı, aklına geleni yapıyor. Kimsede hesap soramıyor. 

Uluslar arası hukukun direk bir yaptırımı yoktur. Güçlü olan devlet, haksız olsa da haklı çıkar. Güçlü devlete yaptırım olmaz.
Güçsüz olan devlet haklı olsa da, kendisine yapılan haksızlığı sinesine çekip oturmak durumundadır. Kimseden hesap soramaz. 

İsrail’e karşı neler yapılabilir? Diye düşünüldüğünde şunlar gündeme geliyor: İsrail ile olan ilişkilerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz.
Devlet olarak birçok sırlarımızı paylaştığımız, ordumuzun, istihbaratımızın, emniyetimizin, kamunun, enformasyon faaliyetlerinin İsrail ile olan ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açılması gerekmektedir.

GAP bölgesinde dolaylı ve direk olarak mülk sahibi olup, bu bölgede bulunan İsrail vatandaşları ile ilgili politikayı gözden geçirmeliyiz.

Yurdumuzda birçok operasyon yaptığı söylenen MOSSAD’ın, bu faaliyetlerini açığa çıkararak, tekrarlanmasına izin vermemeliyiz. İstihbarat ilişkimiz varsa, bu ilişkiye son vermeliyiz.

Yoğun olarak doğu, güneydoğu Anadolu bölgesinde Mossad faaliyetlerini gözden geçirilmeli, Yahudiler için bu bölge yasak bölge haline dönüşmelidir.

Şimdiye kadar, çok derin olan ilişkileri masaya yatırarak analiz edip, kendimize nerede hata yaptık diye sormalıyız.

Dün biz onların dedelerini koruyup, katledilmekten kurtardık. Camimizin yanına havra yapılmasına izin verdik. Memleketimizin ekonomik yapısını, kontrolleri altına almalarına müsaade ettik.

Besle kargayı oysun gözünü. Yıllardır yedirelim, içirelim, ülke kaderine, basın yayınına, ekonomimize hâkim olmalarına müsaade edelim; onlar hiçbir taviz vermeden, kendilerince “Arz-ı Mev-ud” kutsal topraklar olarak ilan ettikleri vatanımızı bölüp, sonrada ele geçirmeyi planlıyorlar. 

Altı milyonluk İsrail kendi başına yaramaz çocuk olmuyor. Yaramaz çocuğun sahibine, NATO, BM, Uluslar arası örgüt toplantılarında diyecek şeylerimiz olmalıdır.

Hepsinden önemlisi “ÜLKE OLARAK ARTIK DİK DURABİLMELİYİZ.” Dış politikada kendi ajandamız olmalı, kendi ajandamızdakileri gündeme getirmeliyiz.
Devlet olarak yapılması gereken her şeyi yapıp, söylenmesi gerekene de gerekeni söylemeliyiz.

Sabahın sahibi var. O ne yaparsa güzel yapar. 

 

Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com