İSKİLİP TE BİR KÖŞE BAŞI DÜKKÂNI
Resim ’de gördüğümüz yer, İskilip te Hamam önü caddesi ile Dikiciler caddesinin birleştiği köşe başıdır. Çocukluğumdan bu yana bende hatırası olan, unutamadığım yerdir.
Dikiciler caddesi
tarafında bulunan kırmızı boyalı dükkân, dayımın saraç dükkanıdır. Daha sonra
saraç Bekir Çorsuz dayım bu dükkânı, oğlu İsmail Çorsuza devretmişti. 1963 lü
yıllarda boş gezmeyeyim diye beni, İsmail abimin dükkanına gönderdiler. Bura
’da çırak gibi durur, sanatı öğrenmeye çalışırdım. Cif iğne ile deri dikmeyi,
kaltağa keçe sıkıştırıp mumlu iplikle dikmeyi burada öğrenmiştim.
Dükkânda mal satılınca, bana alıcıdan şerbetçe iste
dediler. Bende istedim bana 50- 100 kuruş arası para verirlerdi. Bazı günler,
İsmail ağabeyim arkadaşları ile bol biberli tepsi eti yaparlardı. Eti ben hazırlayıp
fırına götürürdüm. O tepsi etlerinin tadını unutamıyorum.
Dükkânın üzerinde, Oluklu köyünden Halıcıların
kahvehanesi vardı. Çay ocağında Şakir’in dedesi veya babası olurdu. Şakir çayı
götürüp getirirken merdivenleri cay cay diye jet gibi inip çıkardı.
Ahmet Şerbetçi’nin oğlu İsmail, omuzunda boya sandığı ile
ayakkabı boyacılığı yapardı. Bende şerbetçileri tanıdığımdan, İsmail’in niye
boyacılık yaptığını merak ederdim. Bir gün dayıma sordum. Bu aile zengin bir
aile, niye oğullarına ayakkabı boyacılığı yaptırıyorlar? Dayım cevap verdi;
Oğulları hayatı anlasın diye, çarşıda ayakkabı boyacılığı yaptırıyorlar.
Rahmetlik İsmail dükkânın önünden, boyacı diye geçerdi. Bu durum benim içinde
hayat dersi olmuştu. Bende o sene pazardan yumurta toplayıp, satmaya başladım.
Parkta Teksas, Tommiks kiraya verip okuttum.
Halıcı ’gil kahvehaneyi bırakınca, burası din görevlileri
lokali olmuş. Yıllarca bu lokal devam
etmişti. Dayımın dükkanının altında bulunan köşe başındaki dükkânı, Hamdi hafız
hocam kiralamıştı. Namazdan sonra buraya gelir kitap okur, soruları olan
insanları dinler, sorularını cevaplardı. O zamanlar çarşı daha kalabalıktı.
Kapalı duran dükkân yoktu. Ayakkabıcılar, mutaflar, demirciler, bakırcılar
harıl harıl çalışıyordu. Ürettiklerinin bir kısmını’ da İskilip dışına
satarlardı. Ne zaman emekli olan bağ kur ve SSK lılar çalışırsa, maaşından
kesinti yapma kuralı getirdiler; emekli olan esnaf ve sanatkârlar maaşlarından
kesinti olmaması için işlerini bırakıp, dükkanlarını kapattılar. İskilip’in çöküşü böylece başlamış oldu.
Memleket kapalı dükkanlar memleketi oldu.
Çalışan insan daha geç çöküyor. Çalışmayıp evde oturan
kısa sürede çöküyor. İskilip bu kaderi yaşadı maalesef.
MUSTAFA YOLCU
6.10.2022