6 Ağustos 2018 Pazartesi

İSKİLİP TAŞ MEKTEP HATIRASI

İSKİLİP TAŞ MEKTEP HATIRASI

ANAP’tan, 1987-1991 tarihleri arasında Çorum Milletvekili olan Mustafa Namlı, İskilip’te bulunan taş mektep ile ilgili hatırasını anlattı.

Milletvekili olduğu dönemde, Çorum ve İskilip’e bir şeyler kazandırmaya çalışan Mustafa Namlı, dönemin Milli Eğitim bakanı olan Hasan celal Güzel’den, İskilip’e bir şeyler kazandırabilmek için yatırım talebinde bulunuyor. Hasan bey, Mustafa Namlı beyi dinledikten bir süre sonra, Cumhur Başkanı Kenan Evren’den gelen bir talimatı, Mustafa Bey’e iletiyor.

Talimatta – “Taş Mekteplerin yıkılarak, yerine yeniden okul yapılması.” Yer alıyor. Hasan bey –“Sizin İskilip’te bulunan taş mektebi yıkalım, yerine yeni okul binası yaptıralım.” Diyor.

Mustafa bey de taş mektebi yıkmayalım, yanın ’da müsait arsa var orayı satın alıp, okulu oraya yaptıralım diyor.

Hasan bey- “O zaman bu işe sen öncülük et. Gidip o arsayı alın, okulu oraya yaptıralım.” Diyor. Bunun üzerine İskilip’e giden Mustafa Bey, ilk olarak İskilip’in Milli Eğitim Müdürü olan Adnan Pabuççu ile diyalog kuruyor. Sonra kaymakamlığa gidip, Kaymakam Mal Müdürünü çağırıyor. Birlikte konuyu konuşarak, taş Mektebi’n bitişiğinde bulunan arsanın sahibi Ethem Tatarla buluşuyorlar. Ethem bey 10.000.-TL karşılığında, arsayı vermeyi kabul ediyor. Mustafa bey “bu paranın 1000-TL sini ben karşılarım.” Diyor.

Mustafa Bey, Kaymakam, Mal Müdürü, Adnan Pabuççu ile birlikte, esnaftan para toplamaya çıkıyorlar. Neticede Mustafa Bey’in kattığı 1000.-TL ile birlikte, 4000.-TL para toplanıyor.

Mustafa bey Ankara’ya gelerek, durumu Hasan Celal Güzel Bey’e iletiyor. Milli Eğitim bakanlığı arsayı kamulaştırarak, bu alana yeni okul binasını yaptırıyor. Böylece TAŞ MEKTEP’İMİZ yıkılmaktan kurtularak, kendini korumuş oluyor. Bir akıllı ’da gelip, Taş Mektep ’in duvarlarına sıva yaptırıp, orijinalliğini bozmuştur. Bir an evvel duvarlardan sıvaların kazıtılarak, okulun eski haline dönüşmesini tüm hemşerilerimiz arzu ediyor.

Aynı dönemde, Abdul Hamit Hanın ülkemize kazandırdığı taş mekteplerden, Çorum’ da iki taş mektep, diğer illerde ’de taş mektepler yıkılarak, yerine beton binalar yapılmıştır.

Mustafa Bey’den bu kadar bahsettikten sonra, TBMM ‘de Mustafa beyin anlattığı bir olayı ’da sizlerle paylaşmak istiyorum. Mustafa Bey, kendisine gelen hemşerilerimizin isimlerini defterine not eder, hangi konu için geldiğini ’de yazardı. Bir hemşerimiz yanına, dört ayrı konu için gelmiş. Mustafa Bey’de yardımcı olmuş. Aynı kişi beşinci kere Mustafa beyin yanın geldiğinde bende orada idim, Mustafa Bey hemşerimize “Ahmet Bey, dört ayrı iş için geldin yardımcı oldum. Müsaade ette, bir başka hemşerimize yardımcı olalım artık.” Dedi.

Mustafa Bey’in mecliste her gün odası dolar, öğleyin olunca ’da kalabalık bir gurup olarak gelenleri yemeğe götürürdü. Aynı dönemde ANAP’ lı diğer milletvekilleri ’de, yemek masrafı çıkmasın diye öğleden sonra odalarına gelirlerdi.

45 Yıldır Ankara’dayım. Çorum’dan birçok milletvekili geldi geçti. Mustafa abi ile kurduğum diyaloğu, diğer milletvekilleri ile kuramadım. Bu dönemde seçilen Milletvekili EROL KAVUNCU Bey, inşallah sorunlarımıza çözüm bulmaya çalışacaktır.

Taş Mektebi’mize sahip çıkıp, yıkılmaktan kurtardığı için, eski Milletvekilimiz Mustafa Namlı abimize teşekkür ediyor, Memleketime yöremize taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun diyorum.

Mustafa Yolcu- 05.08.2018

5 Ağustos 2018 Pazar

YAVUZ ASLAN ARGUN ABİ İLE HATIRALAR



YAVUZ ASLAN ARGUN ABİ İLE HATIRALAR

Yavuz abi Mücadele hareketinin pratisyeni idi. Sorunlara çözüm bulan, birleştirendi.
1973 yılı memleketim İskilip’te idim. Akşam vakti evimizin kapısı çalındı. Kapıyı açtığım ’da Ahmet keskin arkadaşımı karşımda buldum. Sevinç içindeydi. Hayırdır diye sorduğumda, gazete kupürünü göstererek- “Yavuz abi hapisten çıkmış.” Dedi. İkimizde çok sevinmiştik.

Aynı yıl üniversiteyi kazanıp, Ankara’ ya geldiğim de Bahçeli evler 1. Durakta OÇOK yurdunda kalıyorduk. Akşam, Yavuz abi yurda gelecek dediler. Bir yere gitmeden, Yavuz abiyi bekledik. Kendisini merak ediyordum. Yurda geldi ve hapishane de yaşadıklarını, ülke gündemini anlattı. Bu arada onunla yurda gelen, rahmetli GÖMÜLÜ ÇOBAN “FAİK ERYILDIZ”, Sorme mene nazlı gardaş, dönirem ağlayı ağlayı! şiirini okudu. Hepimizde çok etkilenmiştik.

Yavuz abinin, yavaş ve oturaklı bir ses tonu vardı. İnsana güven veriyordu. Daha sonraki yıllarda, değişik vesilelerle kendisiyle karşılaştım.

Turgut Özal Yavuz abiye haber göndererek, bir yere gideceklerini buluşmalarını bildirmiş. Söylenen saatte, İstanbul’da Turgut beyle buluşmuş. Yavuz abi bundan sonrasını şöyle anlatmıştı. – “Turgut Bey bana boş bir çanta teslim ederek, bu sende dursun dedi. Birlikte arabaya binerek, bir fabrikaya gittik. Fabrikanın sahibi bizi kapıda karşılayıp, idari binanın yukarı katına buyur etti. Kahvemizi içerken, birisi gelip yanımdaki çantayı alıp gitti. Bir süre sonra çantayı tekrar getirip, yanıma koydular.

Sohbetimiz sona erdi, kalkıp giderken çantayı da aldım. Çanta kurşun gibi ağırdı. Merdivenden inerken, Turgut Bey çantayı benim elimden alarak “Yavuz artık ben götürürüm.” dedi. Dolu çantayı, artık kendisi taşıyordu

 ANAP iktidarının ilk döneminde, İstanbul’ da bulunan kuzenimi Yavuz abinin yardımı ile Eminönü Belediyesine aldırdım. Teyzem Yavuz abiye çok dua etmişti.
Yavuz abi ceza evinde iken, kendisinin avukatı olan Mehmet Altınsoy’u çok sever, kendisinden Mehmet abim diye bahsederdi. Vefasını her zaman gösterirdi.

Yavuz abi Mehmet Altınsoy’un, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, BELKO işletmesinin başına geçmiş, Ankara’nın kömür ihtiyacını temin ediyordu. BELKO ya   Ziyaretine gittiğim’de sekreteri olan yeğeni, telefonda “UĞUR DÜNDARIN BEKLEDİĞİNİ, GÖRÜŞMEK İSTEDİĞİNİ “bildirdi. Yavuz abi- “Görüşmek istemediğini, yok demesini.” Söyledi. Bu iki sefer tekrarladı. Uğur Dündar ısrarla görüşmek istediğini söylüyordu. Yavuz abi en sonunda yiğenini azarlayarak, telefonu kapattırdı. Ben Yavuz abiye, niçin görüşmek istemediğini sorduğumda- “Ermenilere ait bir şirketin, kömür ithalinde usulsüzlük yaptığını. Bunu da kendilerinin tespit ederek, konunun üzerine gittiklerini. Bu konuyu haber alan Uğur Dündar’ın, konunun üzerine gitmek için değil, konuyu öğrenip daha sonra konuyu kendilerine koz olarak kullanmak istediğini. Bunu bildiği için, Uğur Dündar’la görüşmek istemediğini söylemişti.

1986 Yılı’nda Yavuz abiyle, çalıştığım kurumda karşılaştım. Kurumun başında bulunan kişiyle görüşmek istediğini ama görüşemediğini bildirdi. Bende Yavuz abiyle, karşılaşmak istediği kişiyi karşılaştırdım. Görüşmeleri bitip oradan ayrılan Yavuz abiyi, üzgün ve düşünceli buldum. Niye üzgün olduğunu sorduğumda- “Arkadaşın bu göreve gelmesini, ben sağladım. Şimdi ise bu arkadaş bana yardımcı olmadı.” Dedi.

1 Mart 2003 tarihin de TBBM de Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a girmesi için oylama yapılacaktı. Kamuoyu ikiye ayrılmıştı. Halkın çoğunluğu buna karşı çıkıyordu. Mecliste ne olacağı belli değildi. 1 Mart günü Yavuz abiyle, bir arkadaşımın işyerinde karşılaştık. Yavuz abi teskereye şiddetle karşı çıkıyor, teskere meclisten geçerse, ilerde Irak halkına bunun cevabının verilemeyeceğini söylüyordu. Tanıdığı bütün milletvekillerini telefonla arayarak, hayır oyu kullanmalarını tavsiye ettiğini bildirmişti. Sonuç Yavuz abinin dediği gibi olmuş, büyük sürpriz yaşanmıştı.

Mücadele hareketi dağılmış, her kez farklı bir kulvara gitmişti. Ben  Yavuz abinin, mücadele hareketinin içinde bulunduğu durum hakkındaki düşünceleri merak ediyordum.
Kendisi ile bir arada olduğumuzda yavuz abi, Aykut beyden “AYKUT BEY KARDEŞİM” diye söz ediyor, kendisi hakkında menfi bir şey söylemiyordu. Bu durumu kendisine- “Sizi bazı konular da mağdur etmiş birisine, Aykut Bey kardeşim diyorsunuz. Bunun nedeni nedir?” diye sorduğumda; kol kırılır, yen içinde kalır. Böyle söylemek zorundayız demişti.

Anlattığı başka bir anekdot da “Aykut Bey kardeşim ve bazı arkadaşlarla birlikte oturuyor, sohbet ediyorduk. Meyve yerken, bir arkadaşımız elmayı soyup, Aykut beyin ağzına uzatmaya kalktı. O arkadaşımızın eline vurdum ve elmayı yere düşürerek, bir daha böyle yapmayın. Soyduğunuz elmayı kendisine ikram edebilirsiniz dedim.” diye anlatmıştı.

Ankara da vefat eden Ayaşlı kardeşimiz, kısa bir süre Muhsin beyin partisinde bulunmuş, Muhsin beyle çalışmıştı.  O arkadaşımız vefat ettiğinde Muhsin Bey, Ayaş ta cenazesine katılmış, evine gitmiş, vefasını fazlası ile göstermişti. Daha uzun süre Aykut beyle çalışmasına rağmen, Aykut Bey bu arkadaşımızın ölümünde taziye bile göndermemişti.

Asıl vefa gösterecek kişi Aykut Edibali, YAVUZ ABİNİN cenazesine bile katılmadı. Aykut Bey, cenazeye katılsaydı kazanırdı. Katılmadı kaybetti. Hiç kimsede bu durumu savunamaz, mazeret gösteremez. Yavuz abiyi sevenler, sayanlar cenazesinde de onun yanın da idi. Yavuz abiye Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.

Mustafa Yolcu