7 Ocak 2014 Salı

SIKILACAK EL BIRAKMAMAK




SIKILACAK EL BIRAKMAMAK             

Yerel yönetim seçimleri yaklaşırken, belediye başkan adaylarının ortaklaşa kullandıkları” Sıkılacak el bırakmamak.” Deyimi var. Bu deyimden kasıtları,  seçmenleri ile karşılaşarak onların elini sıkmak, sohbet etmektir.

Seçimden önce böyle derken, seçimden sonra belediye başkanına ulaşmak mümkün olmuyor. Etrafı birilerince sarılır, onlarla oturup kalkarlar. Başkanlar vatandaşın dışında, belediye personeliyle’de görüşmeye zaman bulamazlar. Bilhassa büyük şehirlerde, bu süreç böyle işler.

Belediye bir kamu kurumudur. İşleyişi itibariyle kamu kurumu olmasının ötesinde, özel kurum niteliğini taşımaktadır.
Belediyelerin, çalışanları açısından üç önemli özelliği vardır.
Birinci özelliği; belediyecilikte mesai mevhumu yoktur. Cumartesi, Pazar, gece saat 12 kadar işinizin başında olduğunuz zamanlar olur.
Devamlı sorun çözmek durumundasınız. Bu insanı öyle bir hale getirir ki, tabanca gibi patlayacak hale gelirsiniz. Vatandaş gelir, sorununu iletir, arkasından da ekler” Ben bu başkana oy verdim. Benim işimi halledin !” Bu anda memur olmaktan çıkar, siyasi bir tavır içine girmek zorunda kalırsınız.

İkinci özellik ise; Belediyeyi memur olmanın dışında, vatandaşa hizmet etme yeri olarak görürseniz, burası vatandaşa hizmet edilecek en güzel yerdir. Bunun için ise Belediye başkanının, her halükarda sizi desteklemesi gereklidir. Ancak bu şekilde rahat çalışır, bir takım insanların baskısından kendinizi korumuş olursunuz. Aksi takdirde başkana oy verdiğini söyleyen vatandaş bile, size talimat vermeye kalkar.

Üçüncü özellik ise, başkanın talimatına evet demeyecekseniz, hayır lafını hiç kullanmamalısınız. Hayır derseniz, yöneticiyseniz yerinizi korumanız mümkün değildir.

Başarılı bir Belediye Başkanı” Belediyesinin gelirlerini kesintisiz getirten, giderlerinde ise kuruşunu bile gereksiz yere harcamayan başkandır.” İşte o zaman belediyenin geliri artar, gerekli harcamaları yapar ama belediyenin parası tükenmez. Parasına bereket gelir.
Böyle yapılmayıp, Belediyenin imkânları yersiz harcanırsa; yapılanlar havayı hevese gider, vatandaşın takdirini de kazanmaz.

Büyük bir belediyenin başkanı, görevi sırasında pazarlara, parklara sıkı bir çeki düzen vermişti. Bir dönem başkanlığa ara verdi. Tekrar başkanlığa aday olduğunda, vatandaşın ilk söylediği- “ Onun döneminde pazara, parka çeki düzen gelmişti. Onun bu icraatını arıyoruz.” olmuştur. Yoksa şu şarkıcı geldi, şöyle şenlik yapıldı. Yola yoğurt döktürdü. Kimsenin aklına bile gelmiyor.

Bilge birisi demiş ki- “ Bir gün rahat olmak istiyorsan kitap oku, bir hafta rahat etmek istiyorsan yolculuk yap, ömür boyu rahat etmek istiyorsan, ziraat yap, toprakla uğraş.” Bunun gibi belediyecilikte kalıcı bir isim sağlamak için, imar konusunda çok hassas olmak gerekmektedir. Günümüz Belediyeciliğinde, belediye meçlisi toplantılarının ana konusu, mevzi imar planı ile inşaat emsal değişikliğidir. Onaylanan bir imar planı kalıcı bir özellik göstermeli, çok zorunlu olmadıkça üzerinde kalem oynatılıp plan değişikliğine gidilmemelidir.

Şehirlerin yeterli büyüklükte şehir meydanı olmalı, meydanların yanında büyük parkları yer almalıdır. Nazım planı gereği, ulaşım planları iyi tasarlanmalı, sonradan yol genişletme, yeni yol açma ihtiyacı doğmamalıdır.

Çevre şartlarına göre, gerekli araştırmalar yapılmadan tasarlanan imar planları, yarının şartlarında yetersiz kalmaktadır. Nüfus artmakta, araç sayısı çoğalmakta, talepler değişmektedir. Mevzi imar planı değişikliğinde, çoğunlukla yeşil alanlar ile sosyal donatı alanları küçülmekte, meydanların kullanımı değiştirilmekte, ulaşım ise metrodan önce yer altı geçitleri ile çözülmeye çalışılmaktadır. Çağdaş imarcılıkta, araçların şehir merkezlerine girmesi önlenerek, insan taşıması toplu taşım ve metrolar ile sağlanmaktadır. 

Birçok şehirde, önceden pazar yeri olarak kullanılan alanlar, plan değişikliği ile ticaret ve konut alanına dönüştürülerek pazar alanları yok edilmiştir. Böylece pazar alış verişi, AVM alış verişine dönüşmektedir.

Konut parsellerinde yeterince yeşil alan bırakılmayıp, ağaç dikimine gerekli önem verilmemekte, konut dışında kalan alan betonlaşmaktadır. Konutlarla birlikte yeşil kaybolarak, tamamen beton bir alan karşımıza çıkmaktadır. Betonlaşma devam ederse, çocuklarımız nerede oynayacak? Ağaç sevgisini, hayvan sevgisini nasıl tadacak? Bu sorulara cevap bulamıyoruz.

Belediye Başkanlarının bu konuları iyi değerlendirmesi ile belediye başkanlığında halka hizmeti kendilerine şiar edinmelerini diliyoruz.

Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com