Değerli hemşerimiz Saim
Barutçu ile 30.05.2016 tarihinde yaptığım röportajı bilgilerinize sunuyorum.
Mustafa Yolcu- Saim bey
bize kendinizi tanıtır mısınız?
Saim Barutçu- 01.06.1959
Tarihinde İskilip’in Sarı kavak köyünde doğdum. 1964 Yılın ’da Köyde koyun
otlatırken, Sadık dayım kamyonu ile köye geldi. Beni, oğlu Mustafa’yı, Tekin’i
kamyona bindirerek bizi Kil kuyu köyü ilkokuluna götürüp, okulun öğretmenine teslim etti. Öğretmene
bizi tanıttıktan sonra, bizi Kil Kuyu’da bırakıp gitti. Köyümüz ’de okul
olmadığı için, Kil kuyu köyü ilkokulunda öğrenime başladım. Sarı kavak köyü ile
Kil kuyu arası 6 km. idi. Bu mesafeyi yürüyerek gidip geliyorduk. Kışın okula
gelip giderken, ayaklarımıza kadar yaş geçiyordu.
Okula gidiyorduk ama
önlüğümüz, doğru dürüş ayakkabımız, kitabımız yoktu. İki hafta okula önlüksüz
devam ettik. Sonra İskilip’e gelerek eksiklerimizi tamamladık. Okul öğretmenimiz beni keşfetmişti. Beni
sınıfın en önüne oturtup, özel olarak ilgileniyordu.
Yılsonu geldiğinde
herkese karne verildi. Bana karne verilmemişti. Yaşım küçük olduğu için okula
benim kaydım yapılmamış, bu sebeple
kayıtsız okula devam etmişim. Öğretmenimiz bana özel olarak düzenlediği karneyi
verdi. Aslında sınıfın en başarılısı bendim.
4. Sınıfın sonuna kadar
Kil kuyu ’da öğrenime devam ettik. Köyümüz ‘de okul açılınca, 5. Sınıfa köyümüz
’de devam ettik. Ben sınıf birincisi olmuştum. Babama ben okuyacağım dedim.
Babam hiç itiraz etmedi.
Ortaokula İskilip’te
başladım. İlk sene pansiyon’ da kaldık. Pansiyon hayatı çok zordu. İkinci sene
Suat, Tekin, ben Mutaflarda bir oda mutfağı olan ev kiraladık. Evin sahibi
Vasfi’ye abla idi. Bize annelik yapıp, çok ilgilendi. Evde sabahları yumurta,
menemen yapar yerdik. Diğer öğünlerde Salliler başında İsmetin lokantasına gider
yemeğimizi yer, aybaşında babam gelir lokantaya borcumuzu öderdi. Arkadaşlarım
bana kitap verir onları okurdum. Ortaokulda ’da her sene takdir aldım.
Ortaokulu bitirince
yatılı lise imtihanına girerek, Ankara’da Atatürk lisesini kazandım. Büyükşehir
bizim için ayrı bir serüvendi. Ayrı bir muhitti. Anarşi çok yaygındı. Hiç
kimseye karışmadan liseyi bitirdim. Bir büyüğüm beni Kredi Yurtlar Genel
Müdürlüğüne memur olarak aldırdı. Bu benim hayatım ’da yeni bir başlangıçtı.
Girdiğim Üniversite
imtihanın ’da iyi bir puan almama rağmen, arzu ettiğim Ankara Hukuk Fakültesini
çok az puan farkı ile kazanamamıştım. Çalıştığım için devam mecburiyeti
olmayan, okulu seçmek durumunda idim. Şu anda Gazi Üniversitesine bağlı olan
Gazetecilik ve Basın Yayın Yüksek Okuluna girdim. Bu okulu bitirince mastır
yaptım.
Çalıştığım Kredi Yurtlar
Kurumu politize olmuş bir kurumdu. Milli Güvenlik Kurulunda “ anarşinin bel
kemiğidir “ diye kırmızı Kitap’ta yerini aldı. 12 Eylül’den sonra kuruma Genel
Müdür Olarak paşa, bazı görevlere de subaylar atandı. Gelen subaylar kurumun
işleyişini bilmediklerinden, verdikleri talimatlarla işleri iyice çıkmaza
sokmuşlardı.
Kurumda Paşamın yanına
bir iş görüşmesi için gitmiştim. Konum mastır yaptığım için intibakımın
yapılması hususu idi. Paşa ile görüşmeyi yapıp çıkarken arkamdan “ evladım
gelsene dedi.” Döndüm- yarın sabah burada “Özel Kalem Müdürü” olarak göreve
başla dedi. O görevde bir albay bulunuyordu.
-Efendim o görevde şu var
diyecek oldum. Sen karışma, yarın gel görevine başla dedi. Bu şekilde yeni
görevime başladım.
İsmet Yamak paşa, Genel
Müdürümü ziyarete gelmişti. İsmet Paşa’nın kardeşi bacanağımın yakın arkadaşı
idi. Bu sebeple kendisi ile tanışıyordum. Paşam ile görüşürken, benden
bahsetmiş. Çıkınca bana ’da uğradı. Bir müddet oturup sohbet ettikten sonra
kurumdan ayrıldı.
Paşam beni çok sevmişti.
Bana – “ Her şeyden sen sorumlusun. Senin üzerinde kimse olmayacak. Ben sadece
senin getirdiğin evrakı imzalayacağım.” Dedi. Artık her şey benim kontrolümde
olmuştu.
Dönemin Başbakanı Turgut
Özal, kurumdan brifing istemişti. Bu iş için Paşam, beni görevlendirdi. Diaları hazırlayarak
Başbakanlığa gittim. Benim gibi başka kurumlardan gelenler de vardı. İçeri
alındığımızda Turgut Özal- ” Hoş geldin
evladım, bana kurumunu anlat” dedi. Heyecanlanıp, kekeleyerek kurumu anlatmaya
başlayınca-” Heyecanlanma evladım. Sakin ol. Yurtlarda ne kadar yatak
kapasiteniz var? Ne kadar yatak ihtiyacı var? ” diye sordu.
Bende-“ Efendim şu anda
yurtlarda 40.000 yatak kapasitemiz var. 30.000 yatak kapasitesine ihtiyacımız
var.” Dedim. Başbakanımız yanındakilere; 50.000 yatak ilaveli yurt yapılsın
diye talimat verdi. Şaşırmıştım. Bir anda Cumhuriyet tarihi boyu yapılan yurt
kapasitesinin bir katından fazla yurt yapılacaktı. Gerçekten de yurt yapımı
yatırım programına konularak, iki yıl içinde ilave 50.000 yatak kapasiteli yurt
yapılıp hizmete açıldı. Bütün yurtlara Çorumluların memur olarak girmelerine,
yurtta kalma ihtiyacı olanlara yurt bulmaya çalıştım. Halen ülke genelinde
yurtlarda, benim işe aldığım Çorumlu memurlar bulunmaktadır.
MY- Kredi Yurtlarda
unutamadığın bir hatıran var mı?
SB- Çok hatıram var. Bir tanesini anlatayım. Bir
gün yanıma baba ile kızı geldi. Baba ayakta zor duruyordu. Yer gösterdim
oturdular. İsteklerini sorduğumda, Çorum
Ortaköy ilçesinin bir köyünden olduklarını, kızının Ankara’da üniversiteyi
kazandığını, dört gündür Ankara’da kızının kalabileceği yurt bulmaya
çalıştığını, bulamadığını söyledi. Dört gecedir, Kurtuluş parkında
kalıyorlarmış.
Karnınız aç mı? Diye
sorduğumda açız dedi. Babaya üç porsiyon, kızına ’da bir porsiyon döner
ısmarladım. Dönerlerini yiyip, üzerine
çaylarını içtiler. Ayakta durmaya mecali olmayan baba kendine gelmişti. Kızına
okuluna yakın olan yurtta kontenjandan yer ayırttım. Onları kayıt yaptırmak
için yurda gönderdim. Kızımıza birazda harçlık vererek, her aybaşı kuruma
uğramasını, kendisine harçlık vereceğimi bildirdim. Durumu paşaya ilettiğimde,
paşam ’da verilecek paraya katkı’ da bulunacağını bildirdi. Bir yıl boyu kızımıza maddi katkıda bulunmaya
çalıştık. Kızımız okulunu bitirdi. Çok iyi bir işe girdi. Evlenirken ben nikâh
şahitleri olmuştum. Buna benzer çok hadise ile karşılaştım.
Bende köyden geldim. Köy
şartların özelliklerini çok iyi bilirim. Şehirde duran insanlar bir şekilde
tanıdık bulur, sorunları yener ama köyden gelenler çok zorlanırlar. Onlara ’da
fırsat eşitliği verilmesi gerekir.
MY- Turgut Özal ile bazı
anekdotlarınız vardı. Bunlardan bahseder misiniz?
SB- Sayın Turgut Özal Cumhurbaşkanı olup köşke
çıkınca, Çorum’dan gelen hemşerilerimizle birlikte randevu alarak, köşke
çıktık. Turgut beyin morali bozuktu. Hükümetin işleyişinden memnun değildi.
Kurumlar ’da ne yapıldığını çok iyi biliyordu. Kısır döngünün devam etmemesini
istiyor, üretmeden enflasyonla büyüyemeyiz diyordu. Büyümemiz gerekli, bunu
başaramazsak bizi parçalarlar dedi. Kendi eliyle getirdiği insanların
yaptıklarına üzülüyordu.
Yeni bir parti kurmak
çalışmasına girdi. Yeni kurulacak partiye kurucu üye bulmakta bile
zorlanıyordu.
MY- Siyasi çalışma devriniz
vardı. O safhadan bahseder misiniz?
SB- Turgut Özal’ın
Başbakanlığı döneminde ANAP’tan milletvekili adayı oldum. Aday listesinde ismim
geri sırada çıkmıştı. Bunun üzerine tercihli oy attırmak için Çorum ve 850
köyünde, propaganda çalışması yürüttüm. Önceki seçimde ANAP’a oy çıkmayan
köylerden bile oy aldım. Seçim sonucunda ANAP’tan, sadece Ateş Amik oğlu
milletvekili olmuştu. Amik oğlu bana teşekkür ederek” senin çalışman sayesinde
milletvekili oldum. Babana giderek senin gibi bir evlat yetiştirdiği için
teşekkür edeceğim.” dedi. Düzenledikleri konvoy ile köyümüze giderek, babama
teşekkür ettiler.
Çorum’a gittiğimde
karşılaştığım hemşerilerim bana teşekkür eder, yaptığım iyilikleri
unutamadıklarını söylerler. Ben elimden geleni Allah rızası için yaptım.
Hani derler ya” iyilik
yap denize at. Balık bilmezse halik bilir.”
MY- Saim Bey verdiğiniz
bilgiler için teşekkür eder, ömür boyu ailecek sağlık ve sıhhat dilerim.
MUSTAFA YOLCU