11 Ağustos 2011 Perşembe

KAVUN SATICILIĞI

KAVUN SATICILIĞI


İskilip pirinç pazarındaki dükkânda, Çarşamba günü bir pazarı daha bitirmek üzere idim. O zamanlar sebze pazarı, kavun karpuz pazarı, üzüm pazarı da çevremizde kuruluyordu. Tarladan kavununu getirenler, pazarda satabildiğini satmış, kalan kavunun başında oturuyorlardı.

Babamın arkadaşı Osman emmi dükkâna gelerek “ Mustafa sana şu kavunu alayım. Getir dükkânında sat.”dedi. Bende-“ Osman emmi ben bu işe yalnız girmem. Kazanç ta zarar da ortak, seninle girelim.” Dedim. Teklifimi kabul etti. Gidip pazarlık yaparak, kavunu aldık. Kavunları dükkâna taşıyınca, paralarını verdim gittiler.

Dükkân da artık kavun da satıyordum. Ahşap olan dükkânımızda fare vardı. Sabahleyin dükkânı açınca, bazı kavunların farelerce kemirildiğini gördüm. Kemirilen kavunlar, çok tatlı çıkıyordu. Sanki fareler kavun uzmanı idiler. En güzel kavunları bulup, kemiriyorlardı. Durumu Osman emmiye de anlattım. Yapılacak bir şey yoktu. Bir an önce kavunları satıp, işi sonuçlandırmamız gerekiyordu.

Kavunları satınca, parasını ayrı yere koyuyor, hesabını ayrı tutuyordum. Dükkânda 15 e yakın kavun kalmıştı. Osman emmi kalan kavunları iki kısma ayırdı. Bana seç birini dedi. Bende birini seçtim. Sen bunları evine götür. Bende bunları eve götüreyim dedi.

Kavunun satışından elde edilen parayı saydık. Kavunu aldığımız paradan 40 lira noksan çıktı. –“ Osman emmi 20 lirasını sen, 20 lirasını ben karşılayacağım, zararı paylaşmış olacağız.” Dedim.

O gün kanaatkârlık edip, ortaklık teklif etmeseydim, 40 liranın hepsi benim zararım olacaktı. Ben bu işten, kanaatkâr olmayı öğrenmiştim. Ticarette kazançta, zararda kardeştir. Önemli olan kul hakkı yemeden, ticaretini sürdürmektir.

Mustafa Yolcu