İYİ
BİLİNEN SÜREÇ
Doğru
bildiğinde yanılmak, Dost bildiğinden düşmanlık bulmak, içinde bulunduğumuz
günlerin haleti ruhiyesi bu işte.Birisine
inan, onu destekle, savun; sonrada inandığın en kötü işleri yapar olsun!
Hani
derler ya: “ Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.” İşte bunu yaşıyoruz.
Buna inandığın kişiyi tanıyamamak mı denilir, oyuna gelmek mi denilir! İşte
bunu ayıramıyoruz.
Bunun
için inançları kullanıyorlar, kutsallarını kullanıyorlar, mazlum rolüne
giriyorlar, sonrada hiç aklımıza gelmeyen şeyler oluyor.
Kırmızıçizgiler
yok oldu. Asılacak gözü ile bakılan insan, kahraman oldu. Şehit ve gazi
anaları, oğlunun bu günler için mi şehit - gazi olduğunu anlayamaz oldu.
Hafızayı
beşer nisyan ile maluldür. Bundan dolayı İnsanlar, olaylar karşısında şaşırır
oldu. Ölçüyorsun, tartıyorsun bu sıklet bu vücudu taşımıyor. Bu olaylarda bir
yanlışlık var ama ben mi yanılıyorum; el mi yanılıyor. Olaylar karşısın da
kararsız kalıyoruz.
Söylenen:
Yapılacak başka şey yok. Daha fazla kan dökülmesin. Yeni fırsatlar doğuralım.
Hani derler ya: Cambaza bak, cambaza. Sen elindeki deveni kaybet, sonra da deve
ara. Bir oyun vardı, nakarat halinde şöyle söylenirdi: civciv çıkacak, kuş
çıkacak. Bu işin sonu ne olacak.
Dimağlar
tutulmuş, gözler görmüyor. Sanki insanlar büyülenmiş, çoğu aynı şeyi söylüyor. “İyi
olacak.” Nasıl iyi olacak? Bütün olaylar aleyhimize gelişiyor. Ajanda sahipleri
100 yıldır aynı planını oynuyor. Bizim burada da halen, civciv çıkacak kuş çıkacak
oyunu oynanıyor. Bazen düşünüyorum: “Ben
mi yanlış düşünüyorum, başkaları mı yanlış düşünüyor. Ortaya atılan fikirlerin
çoğunu kabul edemiyorum. Atılan fikirlerin doğruluğunu göremiyorum.
Düşünüyorum: ben mi yanlış görüyorum, başkalarımı?
Dünya
ya Türkçe öğretmeye kalkan harekete soruyorlar. “ Okullarınız Kürt’çe eğitime
hazır mı?” Cevap veriliyor- “ Biz
gerekli hazırlığı yaptık. Çoktan hazırız.”
Soruyorlar:-
“ Tüm okullarınız da Türkçe öğretiliyor mu?” Cevap veriliyor- “ Tüm okullarda Türkçe
öğretmek gibi bir kararımız yok.” Ama
tüm okullarda İngilizce öğretiliyor. Bir yanlışlık var ama nerede?
Bir
taraf savaş açtıklarını, bu savaştan zaferle çıktıklarını söylüyorlar. Biz
onların zaferini pekiştirmek için anayasa değişikliği yapıp, bölgesel yönetime
gitmeyi, Başkanlık sistemine geçilmeyi düşünüyoruz. Zaferlerine taç giydirme
merasimi yapıyoruz.
Büyükşehir
Belediyesi Kanunun da değişiklik yapılarak, Büyükşehir Belediyeleri yetki
sınırını , il sınırı olarak
değiştirildi. Yani Diyarbakır belediyesinin yetki sınırı, il sınırı olarak
yürürlüğe girdi. İl merkezinde yasaların gereğini yerine getirip, sağlıklı
planlar, nazım planları yapıp uygulayamayan belediyelere bu az, daha çoğu senin
olsun diyoruz.
Lazın
biri şehirde gezerken, minareye çıkıp oradan aşağı inemeyen birini; minareden
indirilmeye çalıştıklarını görmüş.
Yanlarına
yaklaşıp-“ Durun da pen oni indurum oradan.” Demiş.
Sonrada-
“ Bana bir urgan bulun da.” Demiş. Urganı getirmişler. Aşağıdan urganı atarak-
“Dud buni.” Demiş. Neticede minaredeki adam, urganı yakalamış. Aşağıdan
bağırmış- “Bağla belüne.” Adam çaresiz beline urganı bağlamış.
Aşağıdan
tekrar bağırmış- “Çık şerefenun uzerune. “ Adamcağız şerefenin üzerine çıkınca,
bizim laz urganı aşağı çekmiş. Adamcağız
gümmm yere düşmüş. Başına gitmişler ki adam cansız yerde yatıyor.
Laza
sormuşlar-“ Ne yaptın, adamı öldürdün.”
Laz
cevap vermiş- Da pen birinu urganla çekip kurtarmıştım ama oni kuyudan mi
çekmişdum? Yüksekden mu çekmisdum?
Bir
sıkıntılı dönemdeyiz. Bizi kurtaracaklar mı, batıracaklar mı? Bunu zaman
gösterecek.
MUSTAFA yOLCU