KÖSTEKCİLER
SÜLALESİ (MÜFTÜLER)
Köstekçiler
sülalesine ait bu yazı, İbrahim Ethem Köstekçinin anlatımı ile kaleme
alınmıştır. Amaç geçmişten haberdar olup, iz kalmasıdır. Bu yazı dizimiz, başka
ailelerle devam edecektir.
İskilip’te
köstekçiler, geniş bir aile topluluğudur. Köstekçiler sülalesinin tamamı,
Mutaflar Mahallesinde oturmaktadırlar. Bizim aileye müftüler denir.
Büyük
dedem Ali Galip Köstekçi, hem Osmanlı Devleti’nin son döneminde, hem ’de
Cumhuriyet döneminde müftü olarak hizmet vermiş bir alimdir. 1919-1962 Yılları
arasında yaklaşık, 41 yıl müftülük görevi yapmıştır. Görevi esnasında devlete
sadakatle bağlı kalmış, verilen emirleri yerine getirmiş, toplum ’da birlik ve
beraberliği sağlamış, kendisini sevip saydırmıştır.
Müftülük
görevini, leblebiciler çarşısında kendisine ait, tek odalı bir dükkânda, bir
yardımcısı ile yürütmüştür. O zaman müftülüklere fetvahane deniliyormuş.
Müftülükle ilgili görevlerinin dışında, aralarında problem olan kişi ve
ailelerin problemlerini dinleyerek, problemlerini çözüp, kişileri barıştırarak,
bugünkü arabulucuların görevini o dönemde yapmaktaymış. Müftü dedem, iri yarı ve
güçlü kuvvetli idi. 100 kg lık çuvalı, tek eliyle kaldırırmış. Müftü dedem
evde’ de çok disiplinliydi. Herkes ondan çekinirdi. Kendisine ait odasında
oturur, yemeğini ve ibadetini orada yapardı. Sık sık eve, dedemin misafirleri
gelirdi. Babamgil her akşam, müftü dedeme o günkü işleri hakkında bilgi verip,
onun görüşlerini alırdı.
Müftü
dedemin bir oğlu olmuştur. İbrahim Ethem Köstekçi dedem ’de, 45 yıl Mutaflar
Mahallesi camisinin, imam hatipliğini yapmış. Bu görevi, 15 yıl ücret almadan
yapıp, daha sonra kadrolu olmuştur.
İbrahim
Ethem Köstekçi dedem, Genç ağaların kızı Şefika Köstekçi ile evlenmiş, iki oğlu
bir kızı olmuştur. Oğulları Fazlı Köstekçi ve Ali Necati Köstekçi,
manifaturacılar çarşısında kendilerine ait dükkânda, manifaturacı dükkânı işlettiler.
Sümer Bank’ ın Karadeniz bölge bayiliğini yaptılar. Ayrıca Çorum yolunda, Hacı
Bey köyünü geçince, mazotla çalışan un değirmenleri vardı. O bölgenin tüm un
öğütme işi, bizim
değirmen
’de yapılırdı.
Tarlaları
ortakçılar eker, bağ bahçe işlerini kendimiz yapardık. Uludere ve Ova’ da bulunan
meyve bahçeleri ile Kuruçay önünde, 5 dönüm bağda ziraat mühendisleri ile
birlikte üretim yapılıyordu. Yıllık 10-15 ton üzüm, 100-120 ton civarında elma
ve ayva üretimimiz vardı. Bağ ve bahçe de, her çeşit elma, ayva, üzüm bulunur, kışlık
üzümler hevenk yapılıp duvarlara asılır, nisan ayı sonuna kadar evimiz de üzüm
bulunuyordu. Elma ve ayvalar, en az 10 işçi ile 15-20 gün bahçeden toplanır. Babamlar
elmaların saplarını, birbirine batıp çürümesin diye tek tek çay kaşığı ile kırar,
meyvelerin irisi, ufağı ayrılarak, ayrı yerlere depolanır, kış aylarında toptan
satılırdı.
Evde nüfus çoğalınca, müftü dedem 1938 yılında,
Mutaflar Mahallesindeki 400 m2 arsa üzerine, 3 katlı 13 odalı, avlusu, ahırı, samanlığı,
ambarı olan evi yaptırmıştır. Meydan çayından su çekilerek, evin kerpiçlere
dökülmüş.
Bu konak gibi evde. Müftü dedem, oğlu İ. Ethem
dedem ile 2 oğlu Fazlı ve Ali Necati Köstekçi 4 aile birlikte yaşardık
Evimizde
bir kazan kaynar, yemek vakti iki ayrı sofra kurulur, bir sofrada erkekler, diğerinde
hanımlar yemek yerdi. Çocuklar istediği sofraya otururlardı. Hacı Anne genelde,
erkeklerin sofrasına otururdu. Yemekten sonra çardaktaki abdestlikte eller
yıkanır, dişler misvakla temizlenir, abdest alınırdı. Evde her ailenin ikişer
odası vardı. Odaların bir tanesi yatak odası olarak, diğeri’ de misafir odası olarak
kullanılırdı. Akşam olunca evde,
erkekler bir odada, kadınlar bir odada otururdu.
Amcam Fazlı Köstekçinin, Süreyya,
Naci, Kâmil, Ali Galip adın ’da 4 oğlu vardı. Babamın da Hulusi, Fatma, İbrahim
adın da 2 oğlu bir kızı vardı.
Mutaflar
mahallesindeki evimizdeki ahırda, 2 adet inek, eşek, at bulunur, sabah ve akşam
inekler sağılır, hayvanların altı temizlenir, saman ve yemleri verilirdi.
Sabahleyin kullanım fazlası süt, Çorum’dan gelen süt toplama aracına bırakıp, oradan
okula giderdik. Müftü dedem çarşıya, atla gidip gelirdi,
Yaz tatilinde, bizleri
çalışmaya teşvik etmek için ödül verilir, ticareti öğrenmemiz için, dükkânın
önüne bir kasa üzüm, terazi koyup bize sattırırlardı. Sattığımız üzümün parasını
biz alırdık. Bizde sabahları altı da kalkıp, işlere yardım ederdik. Uludere’deki
bahçeyi sulamaya gece gidilir, bunun için de su başından birkaç gün önceden
randevu alınırdı. Bahçeyi sularken, birimiz bahçeye su tutar, birimizde suyu
kesmesinler diye ark boyu takip ederdik. Sulama işi sabaha kadar sürerdi. İşimiz
bittikten sonra çay demlenir, lahana yaprağına salata yapılır, yufka ile
birlikte karnımızı doyururduk. Bahçemizdeki her şey doğal yetişir ve mis gibi
kokardı.
Evin
yönetimi hacı annemdeydi. Onun bilgisi dışında evde bir şey yapılmaz, işlerin
organizesi, bir haftalık yapılır, hangi gün ne iş yapılacağı bilinirdi.
Her
sabah, hacı annem ve hacı babam, sabah namazından sonra, ispirto ocağında yapılan
Türk kahvelerini içerlerdi. Kahve çiğ alınır, evde kavrulur, el değirmeninde
çekilirdi. Her yıl hacı annem 15-20 gün kaplıcaya gider, bizi de kaplıcaya götürürdü.
Evimiz’
de bayramlar çok güzel geçerdi. Dört-beş sini döşeme, gül baklavası yapılır, baklava
pişirmeye çok önem verilirdi. Baklavalar odun ateşi közünde, yavaş pişirilir, kar
gibi beyaz olur, cevizi çok kızarmazdı. Sonra itina ile şekerlenip, bir odaya
kilitlenirdi. Yemeye bayramda çıkartılırdı.
Her
bayram evimiz’ de, İskilip dolması yapılır, evin alt katındaki odalara sofralar
kurulur, camiden bayram namazı çıkışı, mahallenin fakir ve yaşlıları yemeğe
davet edilirdi. Yemekten sonra bayramlaşılırdı. Ayrıca yaşlı ve hastaların
evlerine de yemek götürülür, babamlar misafirlerle yemeklerini yerlerdi. Bizde
misafirlerden sonra yemeğimizi yerdik. Müftü dedemin sağlığında İskilip’ten, Çorum’dan,
Ankara ve çevre il ve ilçelerden çok sayıda misafirimiz gelir, evin içi dolar
taşardı. Bayram boyunca bu yoğunluk devam ederdi. Aynı gelenek, müftü dedemden
sonra da devam ettirildi.
Hacı
babam 94, hacı annem 95 yaşında vefat etti. Dedemin ve babamların vefatından
sonra, konakta oturan kalmadı. Bizler yaz aylarında, İskilip’e gittiğimizde bu
evde kalıyoruz.
Mustafa
Yolcu- 10.01.2019