SİYASET VE PARTİLER
Siyaset (Politika), bir milleti arzu edilen huzur ve
saadete götürmenin, sanatı ve ilmidir. İktidara gelen parti, resmi politikasının
sahibi ve uygulayıcısıdır.
Partiler kuruluşları sırasında, parti programları ile
politikalarını açıklarlar. Seçimlerde seçmenler, beğendikleri partilere oylarını
vererek iktidara gelmesini veya oy vermeyerek muhalefette kalmasını sağlarlar.
Ülke insanları bu vatandaşlık görevini yaptıktan
sonra, kendi işinin gücünün başına, günlük hayatına dönmesi gerekir. Demokratik
gelenekleri yerine oturmuş toplumlarda, mekanizma böyle işler. Demokrasinin
kuralı budur.
Bizim toplumumuzda politika yanlış anlaşılmaktadır.
Seçimler sona erdikten sonra da, parti tartışmaları devam eder. İki kişi yan
yana geldiğinde, önce havadan sudan konuşurlar. Sonra parti konuşmaları başlar.
Partiler atılır, tutulur. Kişiler aynı partiden değilse, karşılıklı tartışırlar.
Konuşulanların kimseye faydası olmaz.
Parti tartışmaları yüzünden, kardeş kardeşe düşman
olur. Değişik partide olanlar, zorunlu kalmadıkça birbirlerinin dükkânından,
marketinden alışveriş yapmazlar.
Komşuya, akrabaya misafirliğe gidilir. Orada
genellikle konuşulan konu, parti konuşmalarıdır-“ Şu parti şunu yaptı, bu
parti bunu yaptı.”
İş yerinde -“ Şu parti şöyle, bu parti böyle.”
diye konuşulur, tartışılır. İşler aksar,
çalışanlar parti tartışması yapar.
Particilik, diğer hizipleşmeler ülkeye ne kazandırır?
Ülkeye hiç bir şey kazandırmaz ama bu durum
birilerinin ekmeğine yağ çalar. Toplum bölünür, yanlışa yanlış, kötüye kötü
denilmez olur. Birinin yerdiğini, diğeri savunur, bunun adı da particilik olur!
Konulara hizipleşme ile bakıldığında, asgari müşterekler
ortadan kalkar. Aklın olmadığı yerde, fikirde olmaz. İnsanlar arasında gerilim
o safhaya gelir ki, toplumsal olaylar olur, kan dökülür.
Hepimiz bu memlekette yaşıyoruz. Bu memleketin gök
kubbesinin altında, aynı havayı kokluyor, aynı suyu içiyoruz. Kültürümüz, değerlerimiz,
dilimiz, dinimiz bir. Niye birbirimize hasım olup, birbirimizin kuyusunu kazıyoruz?
Aynı ananın evlatları, aynı köyün gençleri, aynı
mahallenin çocukları particilik yüzünden birbirine düşer mi?
Belediye başkanlığı seçimi olur, adayları parti
merkezi tespit eder. Milletvekili secimi olur, adayları parti merkezi seçer.
Partilerin il, ilçe başkanlarını, yönetimlerini parti merkezlerinin belirleme
yetkisi vardır. Senin ilini, ilçeni, sana en yararlı olacak olan adayı en iyi
sen mi tanırsın, parti merkezi mi tanır? Tabii ki sen tanırsın. O zaman bu çark
niye tersine işliyor?
Bir partinin il sekreteri olan arkadaşım şunu anlatmıştı:
“ Milletvekili seçimlerine az bir süre kala, ilimizden
milletvekili seçilmesini
istediğimiz kişilerin isimlerini tespit ederek, heyet
halinde parti genel merkezine gittik. Genel merkezde bu işleri yürüten birime
giderek, düzenlediğimiz listeyi takdim ettik. Listeye baktılar, buraya niye
geldiniz dediler. Bizde talebimizi tekrarlayınca ( İlinizde teşkilatı
tamamladınız. Seçime gidiyoruz. Siz ilinizde seçimler için çalışın.
Milletvekili adaylarını biz belirleriz.) “ dediler. İşte bu, siz düşünmeyin,
biz düşünürüz. Ülkemizde bunun adı da demokrasi oluyor.
Partilerin il ve ilçe başkanları, belediye başkanlarının
her işine karışırlar. Hani belediyelerin meclisleri vardı, kararlar oradan çıkardı.
Ama belediyelerde il ve ilçe başkanları’da talimat verici olmaya çalışır,
belediye meclisinin aldığı kararlar, formalitenin tamamlanması haline dönüşür.
Ülkemizde huzurlu bir ortamın olması için:
Particiliği seçimler sırasında, sandık başında yapalım.
Beğenmediğimiz partiyi sandığa gömelim.
Sandıkta oyumuzu kullandıktan sonra, parti hizipçiliğini
bırakalım. İnsanlarla yan yana geldiğimizde, insanları değil fikirlerimizi konuşalım.
Kötü olanı nasıl iyi yaparız, onu konuşalım. Bir birimizi kırıp, hizip yaratmayalım.
Bizler ayrılığa düştükçe, birbirimizle boşuna tartışarak
vakit kaybettikçe, ülkemizin geri kalmasını isteyenlerin ekmeğine yağ çalar,
bir şey üretmeden tüketir oluruz.
Parti tercihimizi sandık başında yapalım, seçimden
sonrada kendi işimize bakalım.
Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com