SEVDİĞİN ELDE
EDEMİYORSAN, ELDE ETTİĞİNİ SEV
Gün görmüş bir
arkadaşımla sohbet ederken, yeni neslin ulaşılması zor talepleri için “SEVDİĞİNİ
ELDE EDEMİYORSAN, ELDE ETTİĞİNİ SEV” tabirini kullandı. İçinde bulunduğumuz
toplumun, içinden çıkamadığı bir sorundur bu.
İnsanlarda doyum
noktası kalmamış. Şikayetleri ayyuka çıkmış durumda. Allah’ın verdiğine şükür,
başımıza gelen musibetlere sabır ortadan kalkmış. İstekler bitip tükenmiyor.
Şantiye şefliğini
yaptığım inşaata, bir hemşerim iş istemek için geldi. Sen ne iş yaparsın diye
sorduğumda, her işi yaparım dedi. Benimde o sıra fayans- seramik kaplama işim
vardı. Seramik, fayans işini yaparmısın dediğimde yaparım dedi. İş isteyeni, şantiyede
diğer seramik ustasının yanında işe başlattım. Aynı gün diğer seramikçi “abi bu
adamı nerden buldun, bu işi bilmiyor.” Dedi.
Yaptığı işe baktığımda, işin vahametini anladım. İşi bilmiyordu. Hemen
işi bıraktırarak işine son verdim. Her işi yapabileceğini söyleyen, bir işi
bile yapamıyordu.
Hayvanat bahçesine
iki adet kartal almışlar. Kartalın biri uçuyor, diğeri ise bir dala konmuş,
yerinden kımıldamıyormuş.
Ne yaptılarsa kartalı
uçuramamışlar. Bunun üzerine kartalı aldıkları yeri telefon ile arayarak,
kartalın birinin uçmadığını, konduğu daldan kımıldamadığını söyleyerek, uçurmak
için ne yapalım diye sormuşlar.
Telefon ettikleri
kişi demiş ki- “Kartalın üzerinde pineklediği dalı kesin. O dalı kestiklerinde
kartal oradan uzaklaşarak, başlamış uçmaya. Yani bazı insanların miskin miskin
durup pinekledikleri dal kesilince, bu kişiler önce şaşırıp, sonrada normal çalışma
hayatına dönüyorlar.
İnsanlar yan yana
geldiklerinde birikimlerini paylaşacakları, yararlı şeyleri konuşacakları
yerde, politik tartışmalara giriyorlar. Fikirlerini değil, medyadan
duyduklarını konuşuyorlar. Konuştuklarının bir kısmı yalan haber. Bunun
farkında olmadan, konuşmuş olmak için konuşuyorlar. Birbirlerinden ayrıldıklarında
birbirlerini kırmış olmanın dışında, konuştuklarının hiç kimseye faydası
olmuyor.
Çalışmayıp yatarsak, yatmayıp
çalışanların boyunduruğu altına gireriz. Çalışıp üretmemiz gerekirken, boş
şeylerle vakit geçiriyoruz. Çalışan demirin parladığı gibi, çalışan insan
sağlıklı olur. Çalışmadığımızda bedenen, ruhen çöküntü devresi başlıyor.
Arkasından hastalıklar, unutkanlıklar vb. sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Tutkularımız, hayallerimiz olabilir.
İnsan hayal ettiği kadar hedefine ulaşır. Ama hedefimizin en üstü olmadığında,
olana şükretmek, kaçırdığımız fırsatlara sabretmemiz uygun olur. Geçmiş için
çekeceğimiz tühlerimiz, bize bir şey kazandırmayacaktır. Aynı şekilde, gelecek
endişesi ve vehmi ’de bize sıkıntı verip huzursuz edecektir.
En güzeli gökyüzünü ve yıldızları
seyredip, mutlu olalım. Yer yüzündeki çamurlara bakıp ta huzursuz olmayalım.
Mustafa Yolcu
11.11.2022