19 Temmuz 2015 Pazar

İSKİLİP'DE BİR GÜN


İSKİLİP’DE BİR GÜN

15 Temmuz Salı günü, ikindiye doğru İskilip’e geldim. Öncelikle Hacı Karani mezarlığına uğrayarak, ölülerimizi ziyaret ettim.

Mezarlığa gidince, tanıdıklarım oraya toplanmış gibi oluyor. Mezar taşlarındaki isimlerin çoğunu tanıyorum. Yani mezarlık tanıdıklarımla dolu. İbrahim Karamemiş’te en son oraya gidenlerden. Mezar taşların’da doğum tarihlerine bakıyorum. Epeyce sayıda benim akranım'da, buradaki yerlerini almışlar.
En son Hacı Karani hz. mezarına uğradığımda, Hacı Ali Dursun eniştemin anlattığı, mübareğin mezarını nasıl buraya taşıdıkları, gözümün önüne geldi.Bir ayağının kaval kemiği, eski mezarında kalmış. Tüm kemiklerini toplayıp, mevcut mezara defnetmişler. Sanki mübarek, ayağını tamamen eski mezardan ayırmak istememiş.

Çarşıya geldiğim de, gözüm tanıdıkları aramaya başladı. Bir sürü insan gelip gidiyordu ama, hiç birini tanımıyordum. Kime selam versem, selamımı alıyorlardı. Ankara’da tanımadığım birine selam versem, "Bu bana niye selam verdi." diye, garip garip yüzüme bakar.

Köprü Başı Camisinin yanında bulunan evimizi, 1995 li yıllarda cami ile ilgili olarak kullanmak üzere, bir derneğe vermiştik. Bu ev ile ilgili yaptığım görüşmede, bu amaçla evin değerlenmesi için, çaba harcanması hususunda görüşmem oldu. Bu benim için yararlı bir teşebbüstü. Bu ev ile ilgili güzel şeyler, kardeşlerimin ve benim rüyalarımızı süslemişti.

Akşama doğru, Hacı piri mahallesinde bulunan halamın oğlunun evine gittim. Sokaklar, kaldırım taşları, evler bana çok şey hatırlatıyordu. Adeta her adımımı atışta başka şeyleri hatırlıyor, bu nostaljiyi yaşamak bana ayrı bir haz veriyordu.
İftar vakti yaklaştığında, ocakta tarhana çorbası kaynıyor, salata yapılmış, keşkek çömleği de karıştırılmayı bekliyordu. Çömleği karıştırmak şerefi bana verildi. Büyük bir zevkle bu görevi yerine getirdim.

Top atıldı ve akşam ezanı okunmaya başladı. Bizde dua ile orucumuzu açtık. Bütün bunlar Ankara’da, hayalimi süsleyen konulardı. Ankara’da top sesi, nare sesi olmadığı için, bunları ancak İskilip'te buluyorduk.
Teravihten çıkıldıktan sonra, gece saat 12 civarında park ta arkadaşlar ile havuzun başında buluştuk. Oradan buradan birçok şey konuştuk. Havuzun başı gündüz gibi dolu idi. Parktaki sohbetimiz 01.20 kadar sürdü.
Kalkıp evlerimize gittik. Hiç uyumadan, sahur vakti gelmişti. Sahurdaki menümüzde tava mayalısı, vişne kompostosu, çay vardı. Bu sene ramazan’da, ilk defa tava mayalısı yedim. Bu zevki'de tatmıştım.

Çarşamba günü ilk işim, pazarı dolaşmak oldu. Çarşamba pazarında, bizim çocukluğumuzun kalabalığı yoktu. Sebze pazarını andıran yerde, sebze alış verişi yapılıyor, pazarda iskilip’çe konuşuluyordu. Bu konuşmaları dinlemeye, unuttuğum kelime ve cümleleri duymaya çalıştım.- “ Madenüz alıyonmu? Madenüz yarım lira. Canu isderse al. Sen bülüsün. Fasulye kaç para? İkibuçuk lira. İyi fasulye emme. Kılcuğu yok.” Bunları dinlemek, bana hoş geliyordu.

Gittiğim her şehirin, en çok merak ettiğim ve zevk aldığım yeri, Pazar yeridir. Farklı şeyleri görmek, duymak bana ayrı bir zevk verir.
Kayseri’de, İskilip’li arkadaşlarım ile birlikte kapalı çarşısına gitmiştik. Oradaki ” gadan alam” cümlesi ile başlayan pazarlamacılığı, hiç bir yerde görmedim. Fiyatını sorduğun bir malı, almak istemezsen bile ikna olup alıyorsun.
Dedik ki- ” Kayseri li lik bu demek ki.”

Pazar’dan sonra merhum Valimiz, Zübeyir Kemelek kardeşimizin mezarını ziyarete gittik. Mezarının başında dua ederken, sanki sağmışta, onu görmeye gitmiş gibi haleti ruhiye ye girerek duygulandım. Şerefli, onurlu bir yaşam ve sonuç” akıbet mevt.” Ne mutlu Zübeyir kardeşimize. Allah herkese böyle bir yaşam tarzı nasip etsin.

Daha sonra’da Zübeyir kardeşimin annesini ziyarete gittik. Teyzemiz bizi görünce “ Oğlumun arkadaşları gelmiş.” Diye ağladı. Eşin vefatı, beş ay sonra evlat acısı kolay unutulmuyor. Hele evlat acısı, apayrı bir şey. Allah kimseye evlat acısı tattırmasın.

Saat- 15 civarı idi, İskilip ziyaretim sona erdi. Çocukluk arkadaşım Recep Çiçekci, beni terminale götürüp, Çorum’a yolcu etti.
Sılayı rahmi yapmak, nostaljiyi yaşamak böyle bir şey işte. Allah isteyen herkese böyle tatlar yaşamayı nasip etsin.
Herkese Hayırlı bayramlar diliyorum. Alvarlı efe hazretleri diyor ki.

Nûr-i hidayet dola,
Dilde hidayet bula,
Nâsırın Allah ola,
Bayram o bayram olur.

Mustafa Yolcu
myolcu53@gmail.com