İSKİLİP’DE
BİR GÜN
15
Temmuz Salı günü, ikindiye doğru İskilip’e geldim. Öncelikle Hacı Karani
mezarlığına uğrayarak, ölülerimizi ziyaret ettim.
Mezarlığa
gidince, tanıdıklarım oraya toplanmış gibi oluyor. Mezar taşlarındaki isimlerin
çoğunu tanıyorum. Yani mezarlık tanıdıklarımla dolu. İbrahim Karamemiş’te en
son oraya gidenlerden. Mezar taşların’da doğum tarihlerine bakıyorum. Epeyce
sayıda benim akranım'da, buradaki yerlerini almışlar.
En son
Hacı Karani hz. mezarına uğradığımda, Hacı Ali Dursun eniştemin anlattığı,
mübareğin mezarını nasıl buraya taşıdıkları, gözümün önüne geldi.Bir ayağının
kaval kemiği, eski mezarında kalmış. Tüm kemiklerini toplayıp, mevcut mezara
defnetmişler. Sanki mübarek, ayağını tamamen eski mezardan ayırmak istememiş.
Çarşıya
geldiğim de, gözüm tanıdıkları aramaya başladı. Bir sürü insan gelip gidiyordu
ama, hiç birini tanımıyordum. Kime selam versem, selamımı alıyorlardı.
Ankara’da tanımadığım birine selam versem, "Bu bana niye selam
verdi." diye, garip garip yüzüme bakar.
Köprü
Başı Camisinin yanında bulunan evimizi, 1995 li yıllarda cami ile ilgili olarak
kullanmak üzere, bir derneğe vermiştik. Bu ev ile ilgili yaptığım görüşmede, bu
amaçla evin değerlenmesi için, çaba harcanması hususunda görüşmem oldu. Bu
benim için yararlı bir teşebbüstü. Bu ev ile ilgili güzel şeyler, kardeşlerimin
ve benim rüyalarımızı süslemişti.
Akşama
doğru, Hacı piri mahallesinde bulunan halamın oğlunun evine gittim. Sokaklar,
kaldırım taşları, evler bana çok şey hatırlatıyordu. Adeta her adımımı atışta
başka şeyleri hatırlıyor, bu nostaljiyi yaşamak bana ayrı bir haz veriyordu.
İftar
vakti yaklaştığında, ocakta tarhana çorbası kaynıyor, salata yapılmış, keşkek
çömleği de karıştırılmayı bekliyordu. Çömleği karıştırmak şerefi bana verildi.
Büyük bir zevkle bu görevi yerine getirdim.
Top
atıldı ve akşam ezanı okunmaya başladı. Bizde dua ile orucumuzu açtık. Bütün
bunlar Ankara’da, hayalimi süsleyen konulardı. Ankara’da top sesi, nare sesi
olmadığı için, bunları ancak İskilip'te buluyorduk.
Teravihten
çıkıldıktan sonra, gece saat 12 civarında park ta arkadaşlar ile havuzun
başında buluştuk. Oradan buradan birçok şey konuştuk. Havuzun başı gündüz gibi
dolu idi. Parktaki sohbetimiz 01.20 kadar sürdü.
Kalkıp
evlerimize gittik. Hiç uyumadan, sahur vakti gelmişti. Sahurdaki menümüzde tava
mayalısı, vişne kompostosu, çay vardı. Bu sene ramazan’da, ilk defa tava
mayalısı yedim. Bu zevki'de tatmıştım.
Çarşamba
günü ilk işim, pazarı dolaşmak oldu. Çarşamba pazarında, bizim çocukluğumuzun
kalabalığı yoktu. Sebze pazarını andıran yerde, sebze alış verişi yapılıyor,
pazarda iskilip’çe konuşuluyordu. Bu konuşmaları dinlemeye, unuttuğum kelime ve
cümleleri duymaya çalıştım.- “ Madenüz alıyonmu? Madenüz yarım lira. Canu
isderse al. Sen bülüsün. Fasulye kaç para? İkibuçuk lira. İyi fasulye emme.
Kılcuğu yok.” Bunları dinlemek, bana hoş geliyordu.
Gittiğim
her şehirin, en çok merak ettiğim ve zevk aldığım yeri, Pazar yeridir. Farklı
şeyleri görmek, duymak bana ayrı bir zevk verir.
Kayseri’de,
İskilip’li arkadaşlarım ile birlikte kapalı çarşısına gitmiştik. Oradaki ”
gadan alam” cümlesi ile başlayan pazarlamacılığı, hiç bir yerde görmedim.
Fiyatını sorduğun bir malı, almak istemezsen bile ikna olup alıyorsun.
Dedik
ki- ” Kayseri li lik bu demek ki.”
Pazar’dan
sonra merhum Valimiz, Zübeyir Kemelek kardeşimizin mezarını ziyarete gittik.
Mezarının başında dua ederken, sanki sağmışta, onu görmeye gitmiş gibi haleti
ruhiye ye girerek duygulandım. Şerefli, onurlu bir yaşam ve sonuç” akıbet
mevt.” Ne mutlu Zübeyir kardeşimize. Allah herkese böyle bir yaşam tarzı nasip
etsin.
Daha
sonra’da Zübeyir kardeşimin annesini ziyarete gittik. Teyzemiz bizi görünce “
Oğlumun arkadaşları gelmiş.” Diye ağladı. Eşin vefatı, beş ay sonra evlat acısı
kolay unutulmuyor. Hele evlat acısı, apayrı bir şey. Allah kimseye evlat acısı
tattırmasın.
Saat-
15 civarı idi, İskilip ziyaretim sona erdi. Çocukluk arkadaşım Recep Çiçekci,
beni terminale götürüp, Çorum’a yolcu etti.
Sılayı
rahmi yapmak, nostaljiyi yaşamak böyle bir şey işte. Allah isteyen herkese
böyle tatlar yaşamayı nasip etsin.
Herkese
Hayırlı bayramlar diliyorum. Alvarlı efe hazretleri diyor ki.
Nûr-i
hidayet dola,
Dilde
hidayet bula,
Nâsırın
Allah ola,
Bayram
o bayram olur.
Mustafa
Yolcu
myolcu53@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder