14 Ağustos 2014 Perşembe

MUHALİF OLMAK


MUHALİF OLMAK 

Önceden medyanın tek adı vardı “Kartel Medyası”. Şimdi üç guruba ayrıldı. Yandaş medya, Paralel medya, Kartel medya.
Kartel medyası, yanlı haber yapıyor, gerçekleri çarpıtıyor, sol ideolojiyi temsil ediyor, devlet medyasıdır diye tanımlanırdı.
 
Şimdi ne oldu?
Üç ayrı medya gurubu oluştu. Değişen ne? Hiçbir şey değişmedi. Asparagas haberler, acımasızca eleştiriler, belden aşağı vurmalar. Dün karşı tarafı eleştirenler, şimdi kendileri aynı şeyi yapıyorlar. 

Sol medyayı acımasız, tek taraflı olarak olaylara bakıyor diye nitelendirirken, şimdi onlara taş çıkartırcasına kendileri acımasızca eleştiri yapıyorlar. Şapka düştü, kel göründü artık.  

Kime nasıl inanacağız. Kimin fikirlerine değer vereceğiz. Kavram kargaşası aldı başını gidiyor. Bu gün, her yönü ile eleştirdikleri insanlarla karşı karşıya gelince ne yapacaklar acaba? Belki aynı gazetede, televizyonda çalışacaklar. Tabi kimin parasını alırlarsa, onun kılıcını sallarlar. 

Yıllar önce tanıdığım bir siyasetçi, konumu gereği Süleyman Demirel’in partisi aleyhine çalışıyordu. Bahsettiğim siyasetçinin babası, daha önce Adalet partisinin il başkanlığını yapmış, dolayısı ile Demirel’i yakından tanıyorlardı. Ben kendisine” Siz Özal’ı tanımadan, Demirel’i tanıyordunuz. Yarın Demirel ile karşılaşırsanız ne yaparsınız? “ diye sordum. Bana cevaben” Kendisinden özür dilerim olur biter.”    Diye cevap vermişti. 

Kavramlar, değerler değişti. Yaşadığımız dünya sol, sağ, komünist, kapitalist inanan, inanmayan değil, kimin ekmeği yenilirse, onun kılıcının sallandığı bir dünya oldu. Bu arada meydan istismarcılara kaldı.
Kime nasıl inanacağız? Kimin arkasından gideceğiz?  Kimin dediği doğru? Bütün bunlar belirsiz oldu.
Adalete, emniyete, bizi koruyup gözetmesi gereken kurumlara güven kayboldu.  

Doğruluk, dürüstlük meziyet olmaktan çıkıp, istenilmeyen yaşam tarzı haline geldi. Bal tutan parmağını yalar. Yeter ki aşırı olmasın dendi. Hırsıza, hırsız diyen suçlanır oldu. Efendim ne varmış bunda. Yiyor ama çalışıyor da. İcraatları orta da! Denilir oldu. 

Kimin nerde ne yaptığı belli değil. Ortada uzun soluklu politika yok. Günün getirdiği ile tavır oluşuyor. Hesap karışınca, netice de alınmıyor. Asıl hesap sahipleri ise yol alıp, merhale kat ediyor.  

Muhalif olmak! Kime ne için muhalif olacaksın? Değer sistemleri alt üst olmuş, kırmızı çizgiler yok olmuş, kurt kuzu ile gezer olmuş. Şimdi neye muhalefet edeceğiz?   

Senin değer verdiğin kişide, benim değer verdiğim kişide, aynı yerden icazet alıyor, aynı merkeze bağlı iseler; biz kendi aramızda neye muhalefet ediyor, neyin mücadelesini veriyoruz?

Bu durum şimdi böylede, önceden böyle değil miydi? Her zaman böyleydi ama bu durumun biz, yeni farkına varıyoruz. Siyaset adına, başka konular adına, vatandaşlar olarak birbirimizle tartışıp durduk. Hiç bir şeyi değişmedi. İnandıklarımız, savunduklarımız bildiklerini yaptılar. Yara alan, kaybeden hep biz olduk. Ağlayan bizim anamız oldu.

Yine muhalif olacak mıyız? Yine birbirimiz ile tartışacak mıyız?  Biz istediğimiz kadar muhalif olalım, kervan gideceği yere doğru, yoluna devam ediyor. Treni kim sürerse sürsün, tren rayların döşeli olduğu yöne doğru gidiyor. 

Gelin birbirimizle tartışarak, bunu isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim. Yanlışın karşısında dik durup, bir ve beraber olalım. 

Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com