14 Temmuz 2011 Perşembe

ÖĞRENCİLİK HATIRASI

ÖĞRENCİLİK HATIRASI


Ankara’da Üniversitede okurken, Cumhuriyet yurdunda kalıyor, öğrenciliğimi devletten aldığım, kredi ile sürdürüyordum. 500 lira krediden elime 485 lira geçiyor, bunun 80 lirasını da yurt ücreti olarak ödüyordum.

Babam ortaokul üçüncü sınıfa geçtiğimde, vefat etmişti. Aile gelirimiz, ev ve dükkân kirası ile rahmetlik ağabeyimin her ay gönderdiği para idi. Onlarda ancak evimizin ihtiyacını karşılıyordu.
Krediyi alınca, elimde kalan 400 lirayı otuza bölüyor, her güne düşen para ile okul ve zaruri ihtiyaçlarımı karşılıyordum.

Gündüz vakti, yurtta yatağıma uzanmış, kestirmeye çalışıyordum. Odamızın önündeki tavanda bulunan anons hoparlöründen- “ Mustafa yolcu ziyaretçiniz var. Danışmada bekleniyorsunuz .” diye anons sesi geldi.

Hemen ayağa kalkıp, toparlanıp aşağı indim. Bir taraftan da, gelen ziyaretçi kim diye düşünüyordum. Danışmaya gidince, İskilip’ten komşumuz, çocukluk arkadaşım Mustafa Atar ın geldiğini gördüm.

Hemen kucaklaştık. Ayaküstü hal hatır sorduktan sonra, kantine gidip oturmayı teklif ettim. Mustafa dışarı çıkıp dolaşalım dedi. Dışarı çıkıp Dikimevi, Talat paşa Bulvarından Ulus’a doğru yöneldik. Cebimde 35 kuruş vardı. Kahvelerde bir bardak çay, 50- 60 kuruştu. Bir bardak çay parası bile, cebimde yoktu. Kendi kendime; bir yere oturalım, çay parasını Mustafa’ya ısmarlatırım diye düşündüm.

Nihayet; Ulus’a gelip, sebze halinin karşısında bulunan, havuzlu çarşının kahvehanesine oturduk. Yürümekten ikimizde yorulmuştuk. Çaylarımız geldi. Çayı içerken Mustafa cebinden bir zarf çıkararak-“ Emine halam sana bu mektubu gönderdi.” Dedi.

Annemden mektup gelmişti. Sevinmiştim. Annemi de, evimi de özlüyordum. Hemen zarfı açtım. Mektubu çıkarırken içinden bir miktarda para çıktı. Annem yememiş, içmemiş bana para göndermişti. Annemden para beklemiyordum. Onların, kendi kendilerine yetmeleri bile, benim için mutluluktu. Kendimi iki sevinç ile birlikte buldum. Ağlamamak için, kendimi zor tutuyordum.

Bu arada hemen garsonu çağırarak, bize soğuk bir şeyler getirmesini söyledim. Biraz evvel cebimde 35 kuruş varken, artık paralanmıştım. Allah beni parasızlıktan kurtarmıştı. Bu duyguları yaşamayan birinin, anlaması mümkün değil. Bu sebeple; öğrencilere yapılan her türlü katkının, her zaman destekçisi oldum. İskilip Kültür ve Eğitim Vakfının; kuruluş çalışmaları ile bina yapım faaliyetleri içinde yer aldım.

Okuyan ve askere giden insana, verilecek on liranın bile katkı olduğunu unutmamalıyız. Öğrenci şehri olan Ankara’da; bakkala gidip, ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan bazı öğrencilerin, nasıl sıkıntılar çektiğini ancak bunu yaşayanlar bilir.

İmkânı olan herkesin, bilhassa öğrenim hayatı sona erip, bir işe başlayanların bu konuda daha hassas davranıp, karınca kararınca “ BURS VERME GAYRETİNE GİRMESİNİ.” Tavsiye ediyorum.

Mustafa Yolcu