BİR YAHUDİ TÜCCARI
Yakınım İstanbul Karaköy’de bulunan Yahudi
tüccardan tezgâh satın alıp, Ankara ya dönmüş. Daha önceden de bu tüccardan tezgâh
almıştı. Tezgâh İtalya’dan gelecek, Ankara’ya gönderilecekti.
Aradan uzun süre geçmiş, parası ödenen tezgâhtan
haber yoktu. Yakınım konuyu mahkemeye aktarmış, dava açmıştı.
Yakınım hastalanıp, hastaneye yattı. Tedavi
oluyordu. Bir gün bana” oğlum, Yahudi’de paramız kalmasın. Uğraşın, ondan tezgâhı
ya da parayı alın ” dedi. Kısa bir süre sonra da vefat etti.
Avukat ile birlikte İstanbul’a giderek,
mahkeme dosyasının durumuna baktık. Avukat” bu iş uzar, hemen bir şey
yapamayız.” Dedi. Gidip kendisi ile görüşelim dedim, oda ben gidemem istersen
sen git dedi.
Dosya ile ilgili evraklardan suret alıp, Yahudi’nin
Karaköy’de bulunan işyerine gittim. İşyeri iki katlı bina idi. Giriş katının
bir kısmında motor yenileme de kullanılan rektifiye tezgâhı vardı. İş yerinin
sahibini sorduğumda “ Niçin aradığımı” sordular. Bende tezgâh alacağımı, bu
konuda görüşmek istediğimi söyledim. Alacak için geldiğimi söylesem, belki de
yok diyecekler görüştürmeyeceklerdi.
Beni üst kata çıkardılar. Kendisini sorduğum tüccar
da orada imiş. Kendimi tanıttım, tezgâh için kendilerine ödenen bedelin ödenmesini
ya da tezgâhın verilmesini istedim. Şirkette bir ortağının daha olduğunu, onunla
‘da bu konunun görüşülmesini söyledi. Parası aylar önce şirket hesabına ödenmiş,
tezgâh gönderilmemişti. Şirketin yöneticisi kendisi, adres burası idi. Rahmetli
olan yakınımın isteğini, yerine getirmek istiyordum.
Yahudi tüccar “ Tamam borcuma karşılık senet
vereyim, bu İşi de bitirelim.” Dedi. Teklifi kabul ettim. Senetleri düzenleyip,
şirket kaşesini vurup imzaladı. Ben senette şahıs olarak da imza atmasını,
senedin kefili olmasını istedim bunu kabul ettiremedim. Her ay ödenmek üzere,
altı adet senet düzenlendi. Senetleri alıp, Ankara’ya döndüm.
İlk senedi ödedi. Kara yolları genel
müdürlüğüne gitmiştim. Yahudi tüccar ile karşılaştım. Hayırdır diye sorduğumda “
karayollarının iş makinaları alım ihalesine girdiğini, ihaleyi alamadığını.
Yaptığı ihaleye itirazın kabul edildiğini, yeniden ihalenin ne zaman
yapılacağını öğrenmeye geldiğini.” söyledi.
İlk senet ödenince rahatlamış, mutlu
olmuştum. Daha sonra peş peşe üç senedi de ödemeyince, kötü niyetini anladım.
Telefon ettim, sonuç alamadım. İstanbul’ da üst derecede görevli emniyet müdürü
tanıdığım vardı. Onun yanına giderek, problemimi anlattım. Oda bana şahsın yurt
dışına kaçma ihtimalinin olduğunu, borçlarını ödemediği şeklinde bir yazı
yazmamı söyledi.
Yazıyı yazıp, dosya halinde verdiğimde, bağlı
olduğu savcıdan havale ettirmemi söyledi. Savcıya havale ettirip dosyayı
getirdim. Hemşerime teşekkür edip yanından ayrıldım.
Hemşerimin olduğu yer, insanların bülbül gibi
konuştuğu emniyetin önemli bir yeriydi. İşe oldu gözü ile bakıyordum. O gün
hemen, Yahudi tüccarı gözaltına almışlar. Üç gün sonra, emniyete hemşerimin
olduğu yere gittim. Ne olduğunu sorduğumda bana “ Adamı gözaltına aldık. Ertesi
günü hahambaşı arayarak, yurttaşını bırakmamı söyledi. Haham başı istediği an
ABD başkanına telefonla ulaşabilen birisi. Bırakmaktan başka yapacağım bir şey yoktu.
Bu sebeple bıraktım.” Dedi. Bir gerçeği
bir daha anlamış oldum.
Yahudi borcunu ödememiş, kurtulmuştu ama
Yurdumuzda da kalamamıştı. Öğrendiğime göre bu olaydan üç ay sonra, İsrail’e göç
etmişti. Bizde onu Allaha havale ettik. Yaratan bunun hesabını ondan soracak
bir gün.
Mustafa Yolcu