6 Ağustos 2024 Salı

 

 

UNUTULAN GÜZELLİKLER

Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu; görev yaptığı illerde denetim gezisine çıktığında, kahvelerde boş oturan insanları görünce sinirlenir, kahveyi boşaltmalarını, gidip çalışmalarını istermiş.
Yurdun her yerinde kahveler yine dolu, insanlar bomboş oturuyor. “Bu insanların yapabilecekleri bir iş yok mu.” diye düşünüyor insan.
Ülkemizde birçok köy boşalmış, insanlar şehirlere göç etmiş. Araziler ekilip biçilmiyor. Meralar sürüsüz kalmış, hayvan yetişmiyor.
Bağlar bahçeler bakımsız, viran olmuş. Mahalli sebze ve meyveler unutulmuş, yetişmiyor artık. Toplum olarak kolaycı olup çıkmışız.
Köyünden kente göç eden insan buralarda; simitçi, pazarcı, seyyar satıcı, inşaat amelesi olmuş. Artık üretici olmaktan çıkıp, tüketici hale dönüşmüş.
Sinop’un Gerze ilçesinin yaylasına, arabası ile Amerikalı bir turist gelir. Yaylada karşılaştığı bir vatandaşımıza, yanında bulunan tercüman vasıtası ile sorar” Burada sarımsak yetişiyor mu?” Vatandaş cevap verir” Hayır yetişmiyor, dağın başında sarımsak yetişir mi ?”
Meğer turistin annesi, babası buradan Amerika’ya göç etmiş; Rum kökenli insanlarmış. Babaları çocuklarına Gerze ilçesindeki köyümüzde, yumruk büyüklüğündü sarımsak yetişirdi.” Diye köyünü, yaylasını anlatırmış.

Nerden nereye! Şimdi aynı köyün yaylasında sarımsak yetiştiğini bilen yok. İnsanlar işsiz, kahveler dolu. Bir evde bir kişi çalışıyor, diğerleri onun getirdiğini yiyor.
Kahvede oturan insanı, nasıl iş yapar hale getirebiliriz?
İnsanlar kahvede daha çok, kış aylarında oturmaktadır. Bu aylar inşaatların durma noktasına geldiği, zirai çalışma yapılmadığı aylardır. Bu dönemlerde küçük ve büyük sanayi işyerleri çalışmaktadır. Sanayi açısından da bu dönem, üretilen mala talebin azaldığı dönemdir.

Kahvede oturan insanlar, küçük ve büyük sanayi alanlarında istihdam edilerek, sigortası vergisi, devletçe sübvanse edilebilir. Bu aylarda üreticiler stoka üretim yaparak, malını sattığı zaman çalışanların ücretlerini ödeyebilir. Veya işçiliğin az bir kısmını, işçinin çalıştığı aylarda ödenebilir.
Üretici bu aylarda, sadece ham maddeyi satın alacak; geri kalan ücretler malın satılmasından sonra ödenecektir.
İnsanlar kahvede boşa oturacağına, sonradan ödenecek ücret karşılığı, karın tokluğuna, sigortası ödenerek çalışma yapabilir. Bu durum, üretilen malın pazarlaması aksamadan sağlanırsa, her iki taraf açısından verimli hale gelir. Bundan ülkemizde, insanlarda katkı sağlar.

Boş oturacağımıza, bir şeyler üretmenin gayreti içinde olmalıyız. Bilmiyorsak öğrenmeli, kamu da yetkili olanlar görevlerini iyi yaparak, halkı bilinçlendirmelidir.

Yurdumuzda ihtiyacın üzerinde; mühendis, tekniker, teknisyen, işletmeci, endüstri mühendisi bulunmaktadır. Bunlar yeterince görevlerini yapmadıkları, halkı aydınlatıp yol göstermedikleri için arzu edilen gelişmeler olmamaktadır.

Sorunlarımızı çözebilmek için, milli bir seferberlik ilan etmeliyiz. Herkes işin bir uçundan tutmalı, yurt kalkınması için görevini, tam manası ile yerine getirmelidir.

Her bölgenin; unutulmaya yüz tutmuş ürünleri, yöresel imalatları, meyveleri, yemekleri, folkloru vardır. Bunlar yeniden üretilip, hayata geçirilebilir.
Kazılar yapıp, yer altından tarihi eser ararken, yerin altına girmeden unutulmaya yüz tutmuş ürünlerimizi, eserlerimizi yeniden canlandırabiliriz.
Mürdüm eriğini, çatal kara üzümünü, misket elmasını, mahman armudunu yine yetiştirebiliriz.
Yeşil badem yahnisini, dünür aşını, incir dolmasını yemek menümüze ekleyebiliriz.
Çarığı, çapula’yı, mes i, potini, kabaralı Kundura’yı giyme sekte vitrinimizin bir köşesine koyabiliriz, turistlere satabiliriz.
Üretim yaparken kara düzen değil, gelişmiş teknoloji ve teknikleri kullanarak üretim yapmalıyız.

Her yörenin kendisine özgü hammadde kaynakları var. Bu hammaddeler, hammadde olarak değil, işlenerek mamul madde olarak pazara sunulmalıdır.
Üretimde hedeflenen pazar iç pazar değil, ihracat yapmak olmalıdır. Bu imalatın kalitesini artıracak, sıradan bir ürün olmamasını sağlayacaktır.

1970 yıllarında ülkemizde 3600 tane ithalat- ihracat firması vardı. Bunlarında %90 yakını, ülkemizde bulunan gayri Müslimlerin firmalarından oluşuyordu.
Rahmetlik Turgut Özal bu memlekete ticaret yapmayı, ithalat- ihracat yapmayı öğretti. Anadolu’nun en ücra köşelerinden üreticiler, ürettiklerini ihraç edebilmek için eline valizini alıp, yurt dışına çıktılar. Uğraşıp, didindiler. Ülkemizin yıllık 170 milyar Amerikan doları tutarında ihracatı bulunmaktadır. Bu potansiyel gelişen üretim ile daha çok büyüyebilir, çeşitlenebilir.

Yapacak o kadar çok işimiz var ki. İşin bir ucundan tutup, yeniden seferberlik ruhu ile işe başlamamız gerekiyor.

Mustafa Yolcu 

24 Ocak 2024 Çarşamba

BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINA

BELEDİYE BAŞKANI ADAYLARINA

 

Seçimler yaklaşıyor. Secilecek Belediye Başkanları, neler yapmalı.

Seçilen başkanlar parti kimliğini bir tarafa bırakarak, tüm vatandaşların Belediye Başkanı olmalıdır.
Meclis ve encümen üyeleri, Ahmet’in Mehmet’in işi için değil; ilinin, kazasının daha güzel olması için çaba sarf e
tmelidir.
Belediye Başkanları vatandaşına, bulundukları şehre deniz getireceğini vaat etmemeli, mevcut imkanlardan azami olarak faydalanarak
; hizmet etmenin yollarını aramalıdır.


Belediyecilikte imar konusu çok önemlidir.
İmar mevzuatını, kişi ayrımı yapmadan her kez için aynı şekilde uygulamalıdır.
Çarpık yapılaşmaya katiyen izin vermemelidir. 1/5000 lik nazım planlardan sonraki safha olan 1/1000 lik parselasyon planlarını düzenleyerek, imar kanununun 18. madde uygulaması yapılıp, plan tescili gerçekleşmelidir. Bunun sonucunda planın uygulamasına geçip, plan gereği alt yapı tamamlanmalıdır.

Başkanların, belediyecilikte kalıcı bir isim bırakmak için, imar uygulamaları konusunda çok hassas olması gerekmektedir.

Şehirlerin yeterli büyüklükte şehir meydanı olmalı, meydanların yanında büyük park alanları yer almalıdır. Nazım planı gereği, ulaşım planları iyi tasarlanmalı, sonradan yol genişletme, yeni yol açma ihtiyacı doğmamalıdır.

Bir çok belediye’de belediye meclisi toplantılarının ana konusu, mevzi imar planı ile inşaat emsal değişikliği olmaktadır. Onaylanan bir imar planı kalıcı bir özellik göstermeli, çok zorunlu olmadıkça üzerinde kalem oynatılıp, mevzi plan değişikliğine gidilmemelidir.

 

Çevre şartlarına göre, gerekli araştırmalar yapılmadan düzenlenen imar planları, sonraki yıllarda yetersiz kalmaktadır. Nüfus artmakta, araç sayısı çoğalmakta, talepler değişmektedir. Mevzi imar planı değişikliğinde, çoğunlukla yeşil alanlar ile sosyal donatı alanları küçülmekte, meydanların kullanımı değiştirilmekte, ulaşım ise metrodan önce yer altı geçitleri ile çözülmeye çalışılmaktadır. Çağdaş imarcılıkta, araçların şehir merkezlerine girmesi önlenerek, insan taşıması toplu taşım ve metrolar ile sağlanmaktadır.

Birçok şehirde, önceden pazar yeri olarak kullanılan alanlar, plan değişikliği ile ticaret ve konut alanına dönüştürülerek, pazar alanları yok edilmiştir. Böylece pazar alış verişi, AVM alış verişine dönüşmektedir.

 

Konut parsellerinde, yeterli sayıda ağaç dikimine önem verilmemekte, konut dışında kalan alan betonlaşmaktadır. Konutlarla birlikte yeşil alan kaybolarak, konut parselleri tamamen beton bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu betonlaşma devam ederse, çocuklarımız nerede oynayacak? Ağaç sevgisini, hayvan sevgisini nasıl tadacak? Bu sorulara cevap bulamıyoruz.

Belediye
, başarılı bir tüccarın işyeri gibidir.
Başkan, belediyesine gelmesi gereken geliri, kuruşuna kadar getirmelidir.
Harcamada ise öyle hesaplı olmalı ki, elindeki parasının kuruşunu boş yere harcamamalıdır.
İşte o zaman belediyenin parası bereketlenecek, halkına ve şehrine hizmeti artacaktır.

Böyle yapılmayıp, belediyenin imkânları yersiz harcanırsa; yapılanlar havayı hevese gider, vatandaşın takdirini de kazanmaz.

Başarılı bir başkanın başarılı bir ekibi olur.
Belediye Başkan
larının, getirdiği yazıyı güvenle imzalayacağı Özel Kalem Müdürü, kendisi olmadığında yokluğunu aratmayacak Başkan Vekili, fikir sorup, fikir jimnastiği yapacağı, fikir üretebilecek dostları olmalıdır.
Fikrine, kanaatine inandığı değişik mesleklerden kişiler ile danışma toplantıları düzenleyerek; yapılan ve yapılacak işler hakkında onların kanaatleri alınabilir.

Belediyecilikte gündüz vakti, halk ile haşir neşir olunacak zamandır. Gündüz halkın sorunları ile ilgilenilmeli, çevre gezilerek yapılan işler denetlenmeli, belediyenin diğer bürokratik işleri ile geri kalan zamanda uğraşılmalıdır.
En güzel denetim zamanı sabahleyin olanıdır. Başkanlar denetimlerini, daha çok sabahleyin yapmalıdır.

İtfaiyenin yangın ihbarı aldığında, tüm donanımları tamam olarak zamanında yangına müdahale edip etmediği, değişik zamanlarda denenip test edilmelidir.

 

Büyük bir belediyenin başkanı, görevi sırasında park ve pazarlara sıkı bir çeki düzen vermişti. Tekrar başkanlığa aday olduğunda vatandaşın ilk söylediği- “ Onun döneminde park ve pazara, çeki düzen gelmişti. Onun bu icraatının devamını istiyoruz.” olmuştur. Yoksa “ Şöyle şenlik yapıldı, şu şarkıcı geldi, yola yoğurt döktürdü.”  Gibi düşünce kimsenin aklına gelmemektedir.


Belediye başkanı, başkanı bulunduğu şehrin hem anası, hem babasıdır. Belediye Başkanı şehrin tüm sorunlarını çözmeye, dertlere çare olmaya, kimsesizlerin kimsesi olmaya çalışmalıdır. Şehrin temizliğine çok önem verilmeli, caddeleri sokakları temiz ve düzenli olmalıdır.

Belediyecilik özveri ister. 24 Saat zaman bir başkana yetmez. Başkanın gece gündüz, bitip tükenmeyen görevleri vardır. Başkan bıkmayacak, usanmayacak, yeter be demeyecektir.
Belediye Başkanlarının bu konuları iyi değerlendirmesi ile belediye başkanlığında Halka Hizmetin Hakka Hizmet olduğu hususunu, kendilerine şiar edinmelerini diliyoruz.

 

Mustafa Yolcu

23.01.2024