3 Ağustos 2009 Pazartesi

ADANA SU BASKINI-2

Adananın Feke ilçesinin heyelandan dolayı evleri yıkılmış bir köyüne, hasar tespitini yapmak için yola çıktık.
Aracımız yine DSİ’nin pikabı idi.

Kozan ilçesine gelince yanımıza gideceğimiz köyden bir kişi katıldı.

Gittiğimiz yolun kenarlarında yabani olarak bitmiş bitkiler vardı.
Şoförümüz aracı durdurarak bitkilerin olduğu yere gitti.
Yapraklarında beyaz dikenimsi tüyleri olan, mısır koçanı gibi yukarı doğru uzayan bitkiyi toprağa yakın bir yerinden kesti.
Kestiği bitkinin dikenli yapraklarının da bulunduğu kısmı gövdesinden bir tabakayı soyarak çıkardı. Altından soyulmuş acura benzeyen bir kısım kaldı. Bunu üç parçaya bölerek bize dağıttı.
İsmini hatırlamadığım bu yiyeceğin sağlık için yararlı olduğunu, bazı dertlere şifası bulunduğunu söyledi.
Bana düşen parçayı yedim. Hafif tatlı idi. Tadı acura benziyordu.

Tekrar yola koyulduk. Belli bir süre devlet yolundan gittikten sonra köy yoluna girdik. Yol asfalt idi ama bakımsızdı. Ormanın içine girmiştik.
Aracımız bir süre daha gidip durdu.
Köyün yolunun yağmurdan dolayı bozulduğunu, aracın yola devam edemeyeceğini. Buradan itibaren yürüyeceğimizi söylediler.
Ne kadar yolumuz var diye sorduğumda ‘az kaldı ‘dediler.

Yürümeye başladık. Patika bir yoldan gidiyorduk. Bir saat kadar yürüdük. Uzaktan mezra düzeninde birkaç ev göründü. Evlere geldik diye seviniyordum.
Evlerin yanına gelince Kozanda yanımıza katılan bu köyden olan kişi; elindeki paketi evine bırakmak için gitti.

Hemen geri dönerek ‘yola devam edelim’ dedi.
Hasar tespitini yapacağımız evler nerede diye sorduğumda‘ az kaldı abi ’ dediler.

Tekrar yola çıktık. İnişli çıkışlı patika yollardan bir saat daha yürüdük.
Uzaktan üç ev daha göründü. Evlerin yakınında bekleyen insanlar vardı.

Yıkılmış bir evin yanına gittik. Evin üzerinde 30–60 cm. arası kalınlıkta, 5m2 yüzey alanlı tabaka gibi taş duruyordu.

Aşırı yağan yağmurda evin üzerinde bulunan tepeden kayarak gelmişti. Köylülerin anlattığına göre ‘evde insan yokmuş, dört adet büyük baş hayvan enkazın altında çan vermiş’.

Bir ev ile ilgili hasar tespitini tutanakları doldurarak tamamladım.
Başka heyelana maruz kalan ev var mı diye sorduğumda ‘ hemen şu tepenin arkasında var’ dediler.
Hemen şu tepenin arkasına bir saatte mi gidilir dediğimde ‘ evet abi ‘ diye cevap verdiler.


Orada kaç evin yıkıldığını köyün ihtiyar heyeti üyesi olan kişiden sorarak ve bulunduğumuz yere gelmiş olan ev sahiplerinden teyit ederek evlerin hasar tespitini orada tamamladım.

Bunlardan başka yıkılan ev yok değimli? Dedim, yok dediler.
İşimizi tamamlayarak oradan ayrıldık.
Geri dönüş yolumuzda ilk uğradığımız eve tekrar geldik. Yanımızda bulunan ev sahibi bizi evine davet etti. Saat 15.00 civarı idi. Hava kararmaya başlamış, yağmur atıştırıyordu.

Eve girip hazır olan yer sofranın başına oturduk.
Yağmur hızını artırmış yağıyordu. Şoförümüz ‘ hemen kalkalım vakit geçerse araba ile bu yollardan çıkamayabiliriz ‘ dedi.

Sofradan kalkıp tekrar yola çıktık. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
Elimde şemsiye olmasına rağmen faydası olmuyor, ıslanıyordum.
Bir saatte yürüdüğümüz yolu her halde 45–50 dakikada alarak arabaya ulaştık.

Hepimizde tamamen ıslanmıştık. Araba hareket etti ve kaloriferini açtı. Ayakkabımın içi bile su dolmuş, çoraplarım tamamen ıslanmıştı. Üzerimizde bulunan giysilerde çıkararak yola devam ettik.

Kozana geldiğimizde yağmur kesilmişti.
Dolu bir gün geçirmiştik. Yarın anlatacağımız şeyler olacaktı.

Daha sonra bu yaşadıklarımızı dostlarımla paylaştım.

29.07.2009
MUSTAFA YOLCU

Hiç yorum yok: