MY- Çocukluğunuzdan itibaren kendinizi
tanıtırmısınız.
1938 Yılında İskilip meydan mahallesinde, babamın
yaptırdığı konakta doğmuşum. Babam İskilip manifaturacı esnafından Arif
Kalyoncudur. Biz beşkardeşiz. Ben beş yaşında yetim kalmışım. Annemin
anlattıkları İstiklal savaşı hikâyeleri ile büyüdüm. Dedem Cinnoğlu Mehmet
Efendi, medrese tahsili yapmış.
Annem İstiklal Harbi hikâyelerini, ağlayarak çok
güzel anlatırdı. İstiklal harbine üç kardeşim gitti. İkisi geri dönmedi derdi.
O döneme ait anlattıkları birçok şey vardı.
Bunlardan
birisi olan İskilip Üstünde bir Kara bulut türküsünü anlatıyım. İstiklal
harbine 17 yaşından 40 yaşına kadar tüm erkekler katılmış. Köylerde erkek kalmamış. İstiklal harbinden
kaçan asker kaçakları, köylerde ve arazide haydutluk yapıyorlar. Evlerde ne varsa alıp götürüyorlar. Dedem iyi silahşor olduğu için, bizim eve
gelemiyorlar. Dedem öyle namazına camiye gittiğinde, bizim evi kuşatıyorlar.
Dedem eve geldiğinde evi kuşatılmış olarak buluyor. Dedem bağırıyor “ Afey kaç
kızım”. Dedemi yakalayıp dövüyorlar. Yola bırakıyorlar. Evde kıymetli ne varsa
alıp götürüyorlar. Dedem evde bulunan üç koyunu sırası ile kestirip, postunu
kara bere olan sırtına sardırarak tedavi ettiriyor. Sonrada İskilip’e Jandarma
komutanına giderek durumu aktarıyor. Komutan dedemin yanına Jandarma vererek,
köyleri bir hafta geziyorlar. Köy basan eşkıyalardan üç tanesi yakalanıyor.
Yargılanarak haklarında ölüm emri çıkıyor. Ekin pazarında asıyorlar. Anaları
ağıt yakarak asılma hikâyesini anlatıyor. Bu şekilde İskilip Üstünde Bir Kara
Bulut türküsü doğuyor. Annemin de bir dörtlüğü vardı:
İskilip’ten çıktım saat beş idi
Kızıl ırmağa geldim güneş ışıdı.
Peşimdeki jandarmalar beş idi
Aman anam aman kıydırma bana
Nasıl dayanayım yavrum ben sana
Bu asılma olayını köy imamlığı yapmış, Giritli
oğlunun Etem efendi 1970 yıllarda bana, kütüphanede çalışırken anlatmıştı.
İskilib’in araştırılmamış, o kadar zengin bir
kültürü var ki. 1969 yılında üniversite de okuyan sağcı solcu İskilipli
talebeleri, bir araya getirerek dergi çıkarmalarını tavsiye ettik. İki adet
dergi çıkardık. O gençler sağcılığı solculuğu bir tarafa bırakıp, İskilipliği
esas aldılar. Onlardan milletvekili, doktor, mühendis olanlar oldu.
Ankara’da İskilipliler Derneği vardı. Bu dernekte
Ahmet Ekiz ağabeyimizin çok emeği var. Balgat’ta derneğe arsa buldu ve bu arsa
satın alındı. 12 Eylül’den sonra dernek kapatılacaktı. Derneği İskilip Kültür
ve Yardımlaşma Vakfı’na çevirdiler. Şimdi ise vakıf, kendi imkanları ile iki adet
bina yaptırdı. Vakıfla iftihar ediyorum. Öğrencilerimizin 50 liraya ihtiyacı
var. Yüzlerce yavrumuza burs veren vakfımıza teşekkür ederim.
Şu anda tıbbiyede okuyan iki pınarlı öğrencimiz
var. Bursa’da bulunan hemşerilerimize rica ettim. İhtiyacı olan öğrencilerimizi
tanıdığım, ilişkim olan İskiliplilere gönderiyorum. Sağ olsunlar gönderdiğim
öğrenciler ile ilgileniyorlar.
Öğrencilere burs verip, yurt temin ediyorlar.
Fotoğraflarla İskilip adlı bir çalışmamız var.
Elimde 1000 yakın İskilip’e ait fotoğraf var. Bu fotoğrafların 82 tanesini daha
önceki yıllarda yayınladık. Bu çalışmayı devam ettirip, fotoğrafların tamamını
yayınlamayı, elimizdeki bulunan arşivleri kitap haline getirip değerlendirmeyi
istiyorum
İskilip’te Esnaf Kefalet Kooperatifinin açılışını
yapan, Telâşe denilen Hüseyin Bilgen ağabeyimiz, Erzurum da yapılan Esnaf
Kefaletleri toplantısına Mustafa Uslu ile birlikte gittiler. Oraya İskilip
tabelasını götürdüler.
Çorumda Halk Bankası açıldıktan bir yıl sonra,
İskilip’e Halk Bankası açıldı.
Mutasarrıf Cemal Bardakçının, Anadolu İsyanları
adlı kitabında bahsedildiği gibi; Cerrahın Hakkı Efendinin, Yozgatlı Çapanoğlu
isyan birlikleri Çorum’a doğru gelirken, Alaca yolunda bastırdığını, Refet Bele
müfrezesinin gelmesine kadar bu birlikleri durdurduğunu yazmaktadır.
İskilip salnamesi olan, beyleri olan, zengin
esnafı olan bir yerdir.
İskilip’te altı tane kütüphane, 8 adet
medrese, 71 tane Sübyan mektebi, üç tane
İdadi, iki tane Rüştiye vardı. Çorum’da ancak bu kadar okul vardı. Bunları kuranlar Ebussuud Efendi, Muslihittin
Aktar, Köprübaşındaki Hoca zade medresesi, terzi Bekir medresesi, Osmanlı
tarihine hizmet etmiş, güzel insanlar yetiştirdiler.
Biz bütün bunları tanıtamıyoruz. Bizler önce
Kalyoncu’cu, sonra İskilip’ci, sonra Çorumcu, sonrada Türkiyeci olmalıyız.
Ben belediye başkanlığından ayrılırken, beni
övene de sövene de hakkımı helal ettim. Şimdide helal ediyorum. Ne olacak bu
yalan dünyada. İskilip ilim ve hilim’in neşet ettiği yerdir.
Benim tavsiyem; İskilip’i iyi görmek isteyen
birileri olarak, anaların bacıların dizinin dibinde yetişen insanlar olarak,
sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.İskilip’imizin köyleri boşaldı. Köylerde
çoban kalmadı. Mal besleyen kalmadı. İnsanlar tembelleşti. Besicilik var ama,
bu eski hayvancılığın yerini tutmuyor. .
Nasıl arastalar boşaldıysa, bağ bahçe ile uğraşan, çifcilik yapan da kalmadı.
Sanayide de gelişme olduğunu görmekteyim. Cuma
günü sabah namazında Şıh Yavsu camisine geliyorlar, birlikte namaz kılıp, dua
edip kahvaltı yapıyorlar. Sanayide güzel şeyler olmaya başladı. Greyder
ayakkabıları, Ganik şekerleme çok iyi noktalara gelmiştir. İskilip’te yapılan
kapı pencere doğramaları, Ankara’da aranılır hale gelmiştir.
1960 Yılında Kaymakam Latif bey Çorum yolunu
genişletirken, buna karşı çıkanlar oldu. Daha sonra İskilipliler Latif beye
şükran duydular.
1942 Yılında Hacıkarani’ye yapılan sağlık
ocağının yerine, Çorum ilinde ikinci ameliyat yapılan hastane, 1961yılında
şimdiki yere yapıldı. Yivlik kayasının bir özelliği vardır. Parçalandığın da
yumuşak taşlar, 15 gün sonra sertleşmektedir. Akıllının İzet’in Ünumok motorun
önüne bağladığı delgeçle kaya deliniyor, sonra’da dinamitle
patlatılıyordu. Yivlik kayası bu şekilde
parçalandı. Kaya parçalandıktan sonra bu taşlar işleniyor. Gümüşhane Şiran ın
bir köyünden gelen insanlar ile bu taşlardan, dört taş bir kuruşa parke taş
yapıldı. Çorum caddesi ile diğer caddelerin parke taşı kaplaması, 1961 yılında
başlayıp 1962 yılında sona erdi.
1953 Yılında Cevat Köstekci’nin belediye
başkanlığı sırasında, İskilip’te iki tane Siemens elektrojen gurubu ile
elektrik üretilmeye başlandı. 1960 Yılından sonra İskilip’e ürettiği elektrik
yetmedi. Sanayi gelişmişti. Piyasayı araştırdık, Söke’de 560 beygirlik
elektrojen gurubunun satıldığını duyduk. 1960 yılında belediye başkanlarını
görevden alınca, o zamanki belediye başkanı olan Ziya Şenses abiyi bu işte
görevlendirelim dedim. Kaymakam Latif Evrensel Bey belediyede işletme kısmı
oluşturtup, bunun başına da Ziya Şenses’i getirdi. Ziya abi 560 Beygirlik Runston
elektrojen gurubunu iki kamyon ile İskilip’e getirdi. O şair ağabeyimiz,
Söke’den gelirken İskilip’e tavuz kuşları getirdi. Parka kümes yaptık. Havuzda
angutlar vardı. Sonraki belediyecilerde buna sahip çıktılar.
Ziya Şenses ile birlikte, meydan köprüsünün
üzerinde idik. Meydan çayı gürül gürül akıyordu. Ziya ağabeyin ağzından:
Bahar gelip meydan çayı coşunca
Bağın bahçen güzellenir İskilip.
Diye devam eden şiir döküldü.
Padişah ülkesini tanımak için ödenek tahsis
etmiş. Alayın başına, Murtaza paşayı görevlendirmiş. Paşalar vali yetkisi ile
görev yapıyor. Bu seyahata Evliya Çelebi de katılıyor. İskilip’e giderken Kızıl
Irmağın kenarına geliyorlar. Irmaktan geçit yok. Yer yer buz tutmuş. Murtaza
paşa nakkare çaldırarak, her deveyi geçirene bir altın verilecek diyor.
Delikanlılar ırmağa atlıyorlar. Develeri geçirerek, İskilip’ e geliyorlar. Önce
paşayı İskilip e almak istemiyorlar. Sonra çok güzel misafir etmişler.
Seyahatnamede diyor ki: “Murtaza paşanın vesayeti ile üç gün İskilip’te yedik
içtik. İskilip halkı, halktan münzevidir. O çevrenin nalı, mıhı, keçesi,
ayakkabısı İskilip’ten karşılanıyor.” Seyahatnamenin ötesinde, bu bir
palyografya çalışması idi. Tarih kitapları bize neler öğretiyor. Tarihi
öğrenmek için seyahatnameyi iyi okumak lazım. Semerci Tevfik ustanın yaptığı
semerler, Keçeci Halil’in yaptığı keçeler harika idi. Karda yağmurda o keçeyi
başına tak, altında dur. Bir damlayı keçeler altına geçirmez.
MY- Redif kışlası hakkında ne anlatırsınız?
Redif kışlasına ağlamaktan başka yapılacak bir
şeyimiz yok. Bizim küçüklüğümüzde redif kışlasının önüne davul ile zurna ile
köylerden gençler gelirlerdi. Suhiylan köyünden Ahmet, Mehmet diye
bağırırlardı. Sivil gelip, ellerinde potinleri ile çıkarlardı. Giyinmişler
kuşanmışlar, öyle diriydi kilerdi.
Redif Kışlasının yapımına 1890 Yılında yapımı
başlanmış, on yılda tamamlanmış. Bizim küçüklüğümüzde Şemsettin usta diye taş
ustası vardı. O bize anlatırdı. “Misakımilli ile Redif kışlasının yapımında,
Taş işçiliğini yürüten, Ermeni ustası vardı. Hastanenin yanındaki kooperatifin
olduğu yerdeki Kocaoğlan kayasındaki taş ocağında, köşeli taşları kestirip
yontturur, hazırlanan taşları kağnı ile inşaat mahalline getirip, binaları bu
taşlar ile yapmışlar. Redif kışlası yapımında çatısı saçaklı bir bina iken, Bayındırlığın
yanlış projelendirmesi ile saçaksız olarak yaptılar. İskilip’e gelen
milletvekili Agah Kafkas, Vali bey, diğer daire müdürlerini redif kışlasına
götürdüm. Agâh bey burayı kültür sitesi olarak yaptıralım dedi. Ama arkası
gelmedi. Eski askerlik şubesi ile yanındaki cephanelik binasının yıkımına engel
olamadık.
Allah İskilip’te olumlu şeyler olması için
çalışan insanlarımızı eksik etmesin. Fotoğraflarla İskilip tarihi diye bir
çalışmamız olacak. Belki bunu kendi imkânlarım ile yapacağım. Nurul Hüda ile
ilgili Göynük belediye başkanı Ahmet Çankaya buraya iki kere geldi. Bu konuyu,
yani Akşemsettini iyi tanıtabilmek için kendi reklamını yaptırma için
çalıştılar.
İskilip’i Tarihi kentler birliğine üye yaptıran
Ahmet Ertekin’e teşekkür ederim. Kütüphanemizdeki
El Yazma Kitaplar konusu vardı. Bakanlığın genelgesi ile yurt genelinde 14 İlde
yazma kitaplarını sergilemek için sergi salonları açılacak. Çorumda bu illerin
içinde, çok seviniyorum. Bizim kütüphanemizde uygun sergileme odası var. Ali
beyle bu konuyu görüşerek, Vakıf olan bu kitapların İskilip’ten gitmemesini
temin edelim. Ecdadımızın el yazması kitapları İskilip’te sergilensin. Bu
konuda hemşerilerim çaba göstersin. Eserlerimize sahip çıkarak, kitaplarımızın
İskilip’te sergilenmesini temin edelim.
MY- Metin Kalyoncu ağabeyimize İskilip için
duyarlılıklarına ve gösterdiği gayretlerinden dolayı teşekkür ediyor, kendisine
saygılar sunuyorum.
Mustafa Yolcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder