ANKARA’DAN ERZURUM’A
Erzurum'u ilk defa
1979 yılında gittim.
Görevli olarak Erzincan'a uğradıktan sonra, Karsa gitmek için Erzurum’a geldik.
Erzurum benim için
özel bir yerdi. Baba memleketim Bayburt olması dolayısı ile Erzurum'u da kendi
memleketim gibi görüyordum.
Erzurum’dan trene
binerek Karsın yolunu tuttuk. Hasan kaleye gelirken dudaklarımdan “Hasan
Kalasında caketim kaldı “ sözlerini mırıldanıyordum. Yolun sağında ve solunda
tabyalar vardı.
Merak ediyordum “Kara
Göbek tabyası neresi” idi.
Kara Göbek tabyasını
savunurken, dedemin kardeşi orada şehit olmuştu.
Erzurum'a Rusların
girmemesi için çarpışmışlar ama o atı ile hucum sırasında vurularak şehit
düşmüştü.
Mehmet Akif üstada
sormuşlar” Efendim tekrar bir milli marş yazdırılmak istenirse yazar mısın”?
Oda cevap vermiş”
Allah o günleri bir daha göstermesin”
Allah milletimize bir
daha öyle zor günler göstermesin.
İnternet sitesine
girerek Muhacirlik üzerine yazıları görmek istedim.
Erzurum –Bayburt
muhacirliği üzerine o kadar az yazı ve belge var ki!
Dününü bilmeyen insan,
yarın ne olacağını bilemez. Dünden ders almak gerekmektedir. Bizler, bizden
sonrasına dünü anlatamazsak, bu topraklar üzerinde durmanın bir bedeli olduğunu
izah edemezsek! bunu izah edenler kendi haritalarına bu toprakları katmak için
her şeyi yaparlar.
Dünü izah etmekte iyi
bir ‘TARİH ŞUURU’ ile mümkün olur.
Rahmetli Turgut Özal'ın, Başbakanlığı sırasında ülkemizi ziyaretine gelen Japon heyeti; Özal'ın makamına çıkarak“Türk Eğitim sistemini araştırmak istediğini “ bildirir.
Turgut Özal da
taleplerini kabul eder ve onlara “ Araştırmanız bitince, tekrar bana gelin,
sizinle araştırmanızın sonucu üzerinde görüşelim” der.
Japonlar
araştırmalarını tamamlayarak, Japonya’ya dönmeden önce Özalın makamına tekrar
çıkarlar.
Özal onlara sorar “Neler
tespit ettiniz”. Heyetten bir yetkili cevap verir “ Efendim sizin gençliğinizde
TARİH ŞUURU EKSİK”
Özal: Tarih Şuurundan
neyi kastediyorsunuz?
Heyet: Efendim,
Japonya da biz ilkokul seviyesindeki tüm çocukları belirli dönemlerde
okullarından alarak, ülkemizin en gelişmiş teknolojilerinin sergilendiği
fabrikaları gezdirir, hava yastıklı hızlı trenlere bindirerek seyahat
ettiririz. Bu arada kendilerine ne kadar ileri teknolojilere sahip olduğumuzu,
Japon olmaktan gurur duymalarını, bunun içinde çok çalışmamız gerektiğini
söyleriz.
Aynı öğrencileri alıp
bu sefer Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine götürür, emperyalist devletlerin bize
neler yaptığını, binlerce insanımızı gözlerini kırpmadan katlettiklerini izah
ederiz.
Eğer çalışmazsak,
gayret göstermezsek aynı duruma düşeceğimizi anlatırız. Bu bilgilerle vatan ve
millet sevgisini bir daha silinmemek üzere gençliğimize aşılarız.
Özal: Peki biz
ülkemizde neyi örnek göstereceğiz?
Heyet: Efendim sizin
ülkenizde daha büyük örnekler var. Çanakkale de binlerce evladınızı
kaybetmediniz mi? Kurtuluş savaşını vermediniz mi?
Benim milletim şu anda
Karsta, Erzurum’da, Bayburt’ta tüm Anadolu’da halen varsa, bu ödenen bir
bedelin karşılığıdır.
Erzurum’un taşı
toprağının dili olsa da “ ne baba yiğitler bu vatan için şehit oldu. Rus a
karşı direnebilmek için az susuz o tabyalarda neler yaşadılar. Nene hatun
anamızı elinde balta ile Ruslar ile savaşmaya gönderen sebep ne idi?” bunları
bize bir bir anlatsa.
Tarih şuurunu
çocuklarımıza aşılayabilmeyi, güzel Türkçe'mizi düzgün bir şekilde öğrenmelerini ve konuşmalarını sağlamalıyız.
Şair ne demiş “
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.”
Mustafa Yolcu- Ankara
12.11.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder