ÇORUM ALACA HÖYÜK-
BOĞAZKALE GEZİSİ
23.09.2018 Tarihinde,
Muhittin Çağılın düzenlediği programla Çorum’a giderek, Boğazkale, Yazılı kaya
ve Alaca Höyüğü gezdik. İskilip’te, ortaokul yıllarımda buraya gezi
düzenlenmiş, ben gidememiştim. Daha sonraki yıllar ’da buraların adı geçtiğinde
meraklanır, bu müze ve ören yerlerini gidip görmeyi arzulardım.
TBMM eski Enerji Bakanı Hilmi
Güleri ziyarete gittiğimde, Hititlere ait geniş kapsamlı kitabı görüp
incelemiştim. Bu kitaptan aklımda kalan, Almanların Hititleri kendi soylarından
kabul ettikleri, Japonların da değişik versiyonda Hititlerle ilgilendiklerini
okumuştum.
Benim tarihi eserlere,
ayrı bir ilgim vardır. Eski eserlerin karşısına geçince, burada yaşanılanları,
olayları anlamaya mana vermeye çalışır, sonrada onlardan kalan izleri, anlamaya
çalışırım. Hititler çok büyük bir coğrafya da hüküm sürerken, niye Boğazkale ve
çevresini kendilerine başkent yapmışlardır. Suriye ye kadar gidip, Mısırlılarla
savaş yapıp, imzaladıkları Kadeş anlaşması ile tarihe iz bırakmışlardır.
Mısır, Babil ve Mitanni
gibi, Eski Doğu’nun büyük güçlerinden biri olan Hititler, yaklaşık M.Ö. 1200
yıllarına kadar Anadolu’nun büyük bir kısmına ve Kuzey Suriye’ye
hükmetmişlerdir. Bu İmparatorluğun başkenti Hattuşa, Çorum’un 80 kilometre
güneybatısında, Boğazkale ilçesindedir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar
statüsüne alınmıştır.
Hattuşa 1834 yılında
Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu sadece Hattuşa’nın
keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfidir. 1906 yılında yapılan
kazılarla, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit edilmiştir. 1931-39
yılları arasında ve II. Dünya Savaşı nedeniyle ara verilen kazılardan sonra,
1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü
tarafından sürdürülmektedir.
Boğazköyde İlk yerleşim
izleri, M.Ö. 5000 yıllarına kadar inmektedir. Kesintisiz yerleşmeye
başlanılması ise, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına (M.Ö. 3000) doğru olmuştur.
Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını
vermişlerdir.
Hitit yazılı
kaynaklarından anlaşıldığına göre, I.Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (M.Ö.
1665-1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur. Hitit İmparatorluk döneminde,
yani M. Ö 14 ve 13. yüzyıllarda, şehir yaklaşık olarak altı kilometre
uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha sonra ise, bu surların önüne ikinci
bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir korunmaya alınmıştır. Bu yeni sur
üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu, günümüze kadar oldukça sağlam
durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan kabartmaları bulunan Aslanlı
Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapı, bunların en
önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın özel bir rolü var. Burada 30
m. yüksekliğinde, 250 m. uzunluğunda ve 80 m. genişliğinde bir toprak set
oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı
yer alır. Bu kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek
tüneli vardır. 71 m. uzunluğunda ve 3 m. yüksekliğindeki tünelden geçilerek,
sur dışına çıkılmaktadır. Şu anda da burada yabani meyveler yetişmiştir. Geziye
gelenler, dallardan meyve toplayıp yediler.
Yazılıkaya Tapınağı;
Hattuşaş’ın en büyük ve
en etkileyici kutsal mekânı, şehrin dışında yer alan, yüksek kayalar arasına
saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır. İki kısma ayrılır.Tapınak ’ta
90’dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine
işlenmiştir.
Yazılıkaya A kısmında,
kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir düzeni ve tertibi vardır. Burada
sol kaya yüzeyinde ikisi dışında yalnız tanrılar, buna karşı sağ tarafta da
yalnız tanrıçalar belirtilmiştir. Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş
tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin
karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral IV. Tuthaliya
işlenmiştir. Kral, güneş tanrısı’nın törensel kıyafetinde, elinde egemenlik
sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir.
B kısmında kabartmalar;
yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A kısmının başlangıcında tanrılar geçidinde de tasvir
edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan on iki tanrı ve “Kılıç Tanrısı”, öbür
dünya ile ilişki kuran yeraltı tanrıları anlamında olabilir. Yazılı Kaya
eserlerini görmeye gittiğimizde, bize rehberliği burada hediyelik eşya satan iş
yerinin sahibi yaptı.
Alacahöyük;
Çorum’un 45 km.
güneybatısında bulunmaktadır.
Eski Tunç Çağı ve Hitit
çağında çok önemli bir dini tören ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te dört uygarlık
çağı, açığa çıkartılmıştır.
Kalker temel üzerine
andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının genişliği 10 metredir. Buranın
üzerinde çift kartal resmi bulunmaktadır. Bu yol ile büyük mabede
ulaşılmaktadır.
Alacahöyük 3. uygarlık zamanını,
Eski Tunç Çağı (M. Ö 2500-2000) oluşturur. Hitit kültürüne kaynaklık eden
kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlığının aydınlanmasında çok
katkıları olan Alacahöyük, Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli
buluşlarıdır. Mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı
taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla(kiriş) kapatılmış, damları
üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir. Altın,
gümüş, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri,
onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların
dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir
gelişmenin ürünleridir.
Boğazkale ve Alaca
Höyükteki müzelerde, kazılarda elde edilen tabletler, savaş arabası tekeri,
harp araç gereçleri, zırh yapmak için bakır pulları, su kapları bulunmaktadır.
Tarih hazinesi olan
bölgede, son dönemlerde ziyaretçi sayısı ve turist turlarının son derece
azaldığı, yöre halkı tarafınca ifade edilmektedir.
Çorum’da müzeyi gezdik.
Çorumlu olmama rağmen, müzeye ilk kez gittim. Çorum ve yakınlarından toplanan
eserler, burada sergilenmişti. Müzenin girişteki bahçesi, açık hava müzesi
gibiydi. Burada birçok lahit ile resimli tabletler bulunmaktadır.
Dört kat şeklinde
düzenlenen müzenin ilk katında, Alacahöyük, Kuş saray ve Büyük Güllücek
kazılarında bulunmuş olan eserler, kronolojik şekilde teşhir edilmiştir. Yine
bu katta Eski Tunç Çağına ait Alacahöyük kazılarında bulunanlar ile müzeye
satın alma yoluyla kazandırılan aynı döneme ait eserler sergilenmiştir. Bu
katta Eski Tunç Çağı Alacahöyük prens ve prenses mezarları “L” Mezarı aslına
uygun olarak teşhir edilmiştir. Bu bölümden sonra Çorum il sınırları içindeki
arkeolojik kazılarda (Boğazköy-Hattuşa, Alacahöyük, Yörüklü Hüseyin dede) açığa
çıkartılan Hitit dönemi eserleri ile Boğazköy-Hattuşa’da açığa çıkartılan
yapıların mimari kesiti ve magazinler, fotoğraflar ve tanıtım levhaları
eşliğinde sergilenmiştir. Müze koleksiyonunda özel bir yere sahip, üzeri çivi
yazılı Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait (M.Ö.1430) ünik bronz kılıç da yine bu
katta sergilenmektedir.
Müzenin bodrum katında
ise, Çorum ve yöresi Etnografik ürünler sergilenmektedir. Çorum ve yöresinin, günlük hayatında
kullanılmış ev eşyaları, elbiseler sergilenmiş, Tıkının Kahvesi, leblebici
dükkânı, bakırcı dükkânı burada canlandırılmıştır. Sergi alanı dar olduğu için
birçok eser sergilenememiştir.
Kültür varlıklarımız ve
müzelerimizin halkımıza tanıtılması, müzelerimize bilhassa öğrenci turları
düzenlenmesi gerekmektedir. Türkiye’de yerli halkımızın müze ziyaret etme oranı
çok düşük olup, insanımızın büyük kısmı, müzelerde ne olduğunu bile
bilmemektedir. Sosyal Belediyecilik adına, belediyelerimiz müze ve ören yerleri
gezisi düzenlemeli, insanımıza buraları tanıtmalıdır.
Mustafa Yolcu- 20.11.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder