BİR
SUBAYIN HATIRASI
Sizlere subay emeklisi bir arkadaşımın bana anlattığı, hatırasını paylaşmak istiyorum.
Arkadaşım teğmen olarak tuzla piyade okuluna tayin olmuştu. Daha sonrasını kendi anlattıklarından okuyalım:
“Yemekhaneye yemeğe gitmiştik. Yemek yerken
birisi yemekhanenin giriş kapısının önünü geldi. Topuk selamı verip bağırdı “MERHABA
ARKADAŞLAR”. Yemek haneye girerken, böyle bağırarak selam verme gibi bir durum
yoktu. Bu kişiyi de ben tanımıyordum.
Bağıranın kim olduğunu, yanımdaki arkadaşlara sordum. Dediler ki bu MT’dir. Kıbrıs harbine de katılan, böyle bir arkadaştır dediler. O sırada üsteğmen rütbesinde idi. M.T bu şekilde tanımıştım.
Bir cumartesi
izin günü, sivil olarak İstanbul’da hırkayı şerif camisine gitmiştik.
Namazdan çıkarken, bir köşede yedek subay okulu talebesi birinin hıçkırarak ağladığını gördüm.
Yanına gidip
niye ağladığını sordum.
Bize cevaben- “Okulda eğitimde mola verilmişti. Bir kenarda vakit namazını kılarken, komutanımız M.T yanıma gelerek, kızgın bir şekilde ne yaptığımı sordu. Bende “komutanım namaz kılıyorum” dedim. Bana, gerici yobaz burası namaz kılacak yer mi? Burada nasıl namaz kılarsın. Senin yedek subaylığını yaktım. Sen er olarak kalacaksın dedi. Talebe devam ederek; ben askerliği çok seviyorum. Bu elbiseyi çok seviyordum. Yedek subay olmanın hayali ile yaşıyor, çocuklarımı yanıma getirmek istiyordum. M.T benim bu hayalimi yıkacak. Dilerim Allahtan onu’ da bu elbiseden mahrum etsin. Bu ELBİSESİ GİYME ZEVKİNİ TADAMASIN” der. Talebeye ağlamamasını, metin olmasını, her şeyin geçeceğini söyleyerek yanından ayrıldık.
O talebenin yedek subay yapılmadığını, er olarak askerliğini sürdürdüğünü öğrendim “dedi.
Daha sonraki
yıllarda M.T , Tuzlada Yüzbaşı rütbesindedir.
Nöbetçi subayı
olduğu bir günün akşamında, birliğinden 5–6 teğmen o civarda bulunan içkili bir
lokantaya giderler.
İçkilerini içip
yemeklerini yedikten sonra, hesaplarını isterler.
Hesapları
bir hayli kabarık olarak gelir. Hesaba itiraz ederler.
Lokantanın fedaileri, subayları orada kötü bir şekilde döverler.
Dayak yemiş bir
şekilde birliğine gelen subayları, nizamiye de nöbetçi olan Muzaffer Tekin
görünce adeta çıldırır ve ne olduğunu sorar. Onlarda olanları anlatır.
Daha sonra olay mahkemeye intikal eder. Mahkeme sonucunda içlerinde M.T olduğu bir kısım subayın, ordudan ihracına karar verilir.
M.T nihayetinde birliğinden ağlayarak ayrılır. Ve nizamiyede derki “BEN BU ELBİSENİN AŞIĞI İDİM. BENİ BU ELBİSEDEN MAHRUM EDENLER ALLAHINDAN BULSUNLAR “
Hani derler ya
“ALMA MAZLUMUN AHINI. ÇIKAR AHESTE,
AHESTE”
Mustafa Yolcu-
20.05.2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder