18 Eylül 2013 Çarşamba

TARİHİN ŞEREF LEVHALARI- 11 ASTEĞMEN HAMDİ


TARİHİN ŞEREF LEVHALARI – 11 ASTEĞMEN HAMDİ
 
2. İnönü muharebesi bütün şiddetiyle devam ediyordu. İnönü mevzilerine günlerdir çarpan düşmanın saldırıları, bir kaya kadar sert duran siperlerimiz önünde eriyor, parçalanıyordu. Buna rağmen düşman kesin bir netice elde etmek için saldırılarını durmadan şiddetlendiriyor, her gün cepheye yeni kuvvetler sürerek taarruzu tekrarlıyordu.  

Bu sıra da güneyde ( Aslıhanlılar ) civarında çok şiddetli bir muharebe başlamıştı. Düşman güney gurubumuzu kuzey gurubundan ayırmak maksadı ile devamlı güney gurubunun sağ kanadı ve gerisine saldırmak istiyor, fakat hamleleri Mehmetlerin olağanüstü gayretleriyle durduruluyordu. Düşman çok kuvvetli idi ve  gün geçtikçe cepheye yeni kuvvetler sürüyordu.  

Düşmanın birçok kez bıkmadan, usanmadan tatbik ettiği bu takdik her defasında karşılanıyor ve az sayıda olan ihtiyatlarımız da bu yüzden bağlanıp gidiyordu. 

11 Nisan 1921 günü, seçme birlik alayıyla saldırıya geçen düşman, daha açıktan dolaşarak ordunun sağ yan ve gerisini ele geçirmeye muvaffak olmuş ve durumu zora sokmuştu.
 
Bunun üzerine güney cephesi komutanı 189. Alaya, buradaki düşmana saldırarak ordunun sağ yan ve gerilerini korumak vazifesini verildi. 

12 Nisan 1921 sabahı, bütün hazırlıkları bitirmiş olan alay, gün doğmadan düşman üzerine bir çığ gibi atıldı. Fakat düşman, o kadar kuvvetli mevzilere yerleşmiş ve o kadar tesirli ateş açıyordu ki, alay bütün gayret ve fedakârlığına rağmen dümdüz olan bu arazide çok ağır ilerleyebiliyor, çok kayıp veriyordu. Alay buna rağmen düşmana 400- 500 metre yaklaşmış ve ancak bu mesafede durmak zorunda kalmıştı. Düşmanın baş kaldırtmayan cehennemi ateşi altında, hareket etmek mümkün değildi. Verilen bütün saldırı emirleri, düşmanın şiddetli ateşi altında yerine gelmiyor, Mehmetler bütün gayret ve isteklerine rağmen bir adım atamıyorlardı. 

Bu zor devrede; alayın gerilmiş olan sinirlerine, bir şimşek tesiri ile nüfus eden bir gürleme duyuldu ve bundan sonra ileri atılan bir subay” asteğmen Hamdi” görüldü. Subay çevik hareketlerle alayın 50 metre ilerisine fırladıktan sonra, coşkun bir sel gibi tutuşan ruhuyla alaya haykırdı.” Vatanını ve milletini seven benimle gelsin.” Dedi. Yıldırım hızıyla düşman üzerine atıldı. Düşman ateşi iyice şiddetlendirmiş, bir toprak yığını dahi bulunmayan bu düzlükten çok istifade etmişti. Düşmanın sağanak gibi yağan ateşi altında toprağa gömülmüş olan alayda, heyecan can haddini bulmuştu. Artık ateşi ve ölümü düşünen kimse kalmamıştı. Erler ve subaylar, alayın kahraman subayı Hamdi’nin peşine takılmış ve geçtiği yeri silindir gibi ezerek düşman mevziine girmeyi başarmıştı. 

Düşman 189. Alayın bu kahramanca saldırısı önünde direnemedi, mevzisini terk ederek çekilmeğe ve yüzlerce ölüsünü bırakarak, geldiği yere gitmeye mecbur kaldı.
 
Asteğmen Hamdi istiklal harbinin başlangıcından, Sakarya ya kadar olan bütün muharebelerde bulunmuş ve her gittiği savaşta yeni bir destan yaratarak çıkmıştır. Aslıhanlılardaki Hamdi, Nasuhçal’daki Hamdi’nin yanında sönüktür. Sakarya’daki Hamdi, ilahileşmiş bir kahramandır. O, bu savaşa inanarak katılmış ve bu savaşın bir ölüm, kalım savaşı olduğunu askerlerine anlatmıştı.  

Mehmetler düşmanın medeniliğini!.. gözleri ile görmüşlerdi. “ Köyler yakılmış, tarlalar çiğnenmiş, mal, mülk yağma edilmiş, buralarda yaşayan halkımız en hakir muameleye tabi tutulmuştu.” Onuru diğer milletlerden yüce olan Türkün, bu aşağılanmayı yaşamaktansa, ölüme razı olacağını söylemeye gerek yoktur. Mehmetler yakılan yurdunun, çiğnenen şerefinin intikamını taşıyor, her Türk “ ya istiklal- ya ölüm” meşalesiyle dolaşıyordu. 

Eskişehir- Kütahya muharebeleri sona ermişti. Burada durumun gayri müsait olması nedeniyle, tarihte eşine az rastlanır kararla, birliklerimizin Sakarya gerisine çekilmesine karar verildi. Türk ordusunun kahraman komutanları ve onun fedakâr Mehmetleri tarafından büyük bir düzenle başarılan bu hareket, bir saat hassasiyetle tatbik edilmiş ve koca stepleri aşan birliklerimiz Sakarya boyuna ulaşmışlardı.  

Sakarya; burası artık son duraktı. Sakarya kızıl akacak, her karış toprak mübarek şehit kanları ile sulanmadıkça asla terk olunmayacaktı.  

Asteğmen Hamdi, Haymana’da Taşlı tepeyi savunan bir taburla beraber bulunuyordu. Aslıhanlar kahramanı burada da büyük bir fedakârlık ve feragat la savaşıyordu. Hamdi, Taşlı tepede düşmanın yaptığı şiddetli saldırılarda kolundan ağırca yaralanmıştı. Fakat Hamdi, kolunu delen bir kurşuna aldırış bile etmedi. Kolunu sardırmaya gerek bile duymadı. Kanlar sızan koluyla takımının başında kaldı. Tabur komutanının önce ısrarına sonra ricasına rağmen geriye gitmedi. 

30 Ağustos günü; düşman aç bir kurt gibi ve gerisinde sıraladığı yüzlerce topun desteğine güvenerek tekrar hücuma geçti. Bu sırada taşlı tepenin kuzeyinde bulunan kıtalarımız çekilmiş ve Taşlı tepeyi tutan taburunda sağ yanı tehdit olunmaya başlamıştı. Durum tehlikeli idi. Bu sırada Hamdi kahraman tavrıyla yine ortaya çıktı. Yaralı koluna rağmen siperden, sipere atlıyor, yardım gereken yere yıldırım hızıyla yetişiyor, orayı düzelttikten sonra başka yere koşuyordu. Hamdi yaralanan bir Mehmet’in elinden tüfeğini alarak boş kalan yerini doldurmaya, böylece vücuduyla, ruhuyla, bütün varlığıyla takıma örnek ve destek olmaya çalışıyordu. Hamdi siperden sipere atlarken hain bir kurşun ikinci defa olarak onu bulmuş, göğsünden ağırca yaralanmıştı. 

Hamdi buna da aldırmadı. O yine ayakta, yine aynı ruh ve heyecanla ilerlemek isteyen düşmana darbeler indirmekle meşguldü. Geriye gitmedi. “ Son damla kanıma, son gücüme kadar çarpışacağım.” Diyerek takımını, kahraman Mehmetleri terk etmedi. 

Düşman taarruzunu gittikçe artırıyordu. Durmadan takviye alıyor, her defasında kırılan taarruzunu yeniden tekrarlamaya imkân buluyordu. Artık düşmanı bir mucize durdurabilirdi. Taburun bütün gayret ve fedakârlığı, birbirini takip eden dalgalar halinde ilerleyen düşmanı durdurmaya kâfi gelmedi ve düşman,  bir yılan soğukluğuyla mevzilerimize kadar yaklaşabildi. Düşman bu sırada yorgun ve bitkin bir durumda, yaklaştığı siperlerimize hücum için çalışıyordu. Biraz önce bir cehennem olan tepeyi, şimdi derin ve korkunç bir sükûnet kaplamıştı. Yakın birliklerden duyulan tüfek, makineli tüfek ve top sesleri olmasa burada bir muharebenin cereyan ettiğine kimse inanmazdı. Düşman; dakikalar geçtiği halde halen hücuma kalkmıyordu. Bu sırada takımına süngü taktırmış ve bombalarını hazırlatmış bulunan Hamdi- “ Bu tepeyi onlara veya bize mezar yapacağım.”                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         Diyerek, onların hücumunu beklemeden bir aslan heybetiyle düşman üzerine atıldı. Bir avuç Mehmet’in saldırışı, esasen maneviyatı bozulmuş düşmana şok tesiri yaptı. Önce şaşıran düşman, biraz sonra çakal sürüsü gibi geldikleri mevzilerine kaçmaya başladılar. Fakat bu sırada üçüncü bir kurşun Hamdi’yi,  bu kahraman Türk subayını, artık kımıldayamayacak hale sokmuştu. O yine geri gitmedi. Kendisini kuytu bir yere götüren erlerine “ Arkadaşlarım. Bu tepeyi muhafaza ve müdafaa edeceğinize eminim. Şehit olursam beni bu tepeye gömün ve hepiniz hakkınızı helal edin.” Dedikten sonra; Allahın mağfiretine eren Hamdi’nin ruhu Sakarya şehitlerinin ruhuna kavuşurken; takımının fedakar evlatları bu kır ve taşlıklı tepede ona mütevazı bir mezar hazırlamış ve bütün sevdiklerinin göz yaşları arasında onun son arzusunu yerine getirmişlerdi.  

myolcu@ttmail.com      

 

 

 

9 Eylül 2013 Pazartesi

TARİHİN ŞEREF LEVHALARI- 10 YEDEK TEĞMEN AFİF


TARİHİN ŞEREF LEVHALARI- 10 

YEDEK TEĞMEN AFİF 

Afif, uzun boylu, narin yapılı, nazik tavırlı, halim ve kalbi meftun kılacak kadar cana yakın, samimiyeti gözlerinden okunan, keskin zekâsı ile gerek aile muhitinde ve gerekse tanıyanları arasında çok sevilen bir gençti.  İstanbul’da Yesarizade ailesinden deniz Kurmay Albayı Fahrettin in oğludur. Babası biricik yavrusunun, her hususta milletine ve memleketine yarar bir insan olması için; maddi ve manevi bütün fedakârlıkları yapmış, Avrupa ya tahsile göndermiş, bununla da kalmamış kendi mesleği olan askerliği ve askeri tanıtmıştır. Bu suretle sivil hayatta iyi bir memur olan yavrusuna çok iyi bir askeri terbiye de vermişti. 

1914 Senesinde, büyük harp ilan edilmişti. Bu sıralarda herkesin pekiyi tanıdığı halim ve nazik bir genç olan Afif, ortadan çekilmiş, yerine ecdadının kahramanlık mirası gözlerinden fışkıran seferi kıyafetli bir subay dikilmişti.
 
Şimdi onun ruhunda, kültürlü ve zarif bir genç yerine, milli gururu okşanmış, vakur, civanmert bir Türk subayının cengâverlik hüviyeti beliriyordu. Afif senelerce bu meslekte hizmet etmiş bir asker tavrı ile arkadaşlarını selamlıyor, sevimli bakışlarında kazanılmış bir emelin şetaretini söyleyen ifadeler uçuşuyordu. Tanınan bir sesle, gidiyorum… Diyordu. Fakat biliyor musunuz nereye?  Kafkas cephesine ve ilave ediyordu. 

Evet, beyaz çehresiyle bikes bir bakir gibi aciz ve mütevekkil yolumuzu gözeten o dağlara gidiyorum. Ben ve bütün Türkler akacak kanlarımızla onun beyaz örtüsüne, güller, laleler işleyeceğiz. Soğuk göğsünü sıcak nefesimiz ile ısıtacağız. Düşman boyunduruğunda inleyen onsuz yurttaşlarımızı kurtarmak için öleceğiz… Diyordu. 

Afif, hakikaten bir süre sonra RUSLARA karşı Kafkas cephesinde görüldü. Bütün arkadaşları Afifin içinde yanan intikam ateşini ve büyük hayalinin mücessem hakikatlerini gördüler. O vazife için çırpınıyordu. Erleriyle onların her haliyle uğraşıyor, onların istirahatı için çok gecelerini feda ediyor, onlarla yaşayış, yiyiş, düşünüş itibarı ile daima beraber oluyordu. 

1916 Senesi Şubat ayının pek fırtınalı ve soğuk bir kış sabahı idi. Güneş, üç günden beri devam eden kanlı muharebelerin, son buhranını yaşayacak olan bu günün elim hakikatlerini görmek için titrek parmaklarıyla ufku yırtmaya çalışıyordu. Ortalığın ağarmasıyla birlikte başlayan Endek tepesindeki muharebenin pek kanlı olacağı daha başlangıcından anlaşılıyordu. Tepede bulunan ileri karakol bölüğü şiddetle üzerine gelen bu saldırıdan ürkmedi. Kendisinden 20 misli üstün kuvvette olan düşmana karşı imanla savaşıp, düşmanı kıra kıra canlarını çok pahalıya sattılar. Tepeyi, bir tek er kalıncaya kadar savundular. Düşman yüzlerce kaybına karşı, birkaç siper parçasını işgale muvaffak olmuş, orada vazifesini büyük kahramanlıkla yapan ve son erine kadar bu uğurda can veren bölüğün varlığından başka bir şey görememişti. Tepenin küçük bir kısmı elden çıkmıştı. Lakin bu kısmın hâkimiyeti diğer kısımlara da tesir yapacak bir durumda ve bu kısım düşmanda kalırsa, mevzide tutunmak mümkün olsa dahi çok kan dökülecekti. Bu tepenin geri alınması gerekiyordu. 

Veli baba bölgesinde müdafaada bulunan 28. Tümen kendisinden belki onbeş misli kuvvette düşmanla üç gündür savaşmış ve her ne kadar mevziini müdafaa imkânı bulmuşsa da girdiği kanlı muharebeler neticesinde mevcudunun yarısını kaybetmişti. 

Bu sebeple, tümenin zayiatını doldurmak ve muharebe gücünü artırmak gerekiyordu. Bunun içinde, 17. Tümene mensup 51. Alayın 2. Taburu 28. Tümen emrine verildi. Tümenin emrinde başka ihtiyat olmadığından, bu tabur tepenin geri alınması için görevlendirildi. Bu sırada topçularımız taarruzu hazırlamak, düşman topçusu bizimkileri susturmak için düelloya tutuştular. Hedefleri zıt bu iki kütle, birbirini boğazlamaya çalışıyordu. Her Mehmet’in yüzünde ölmeye karar vermiş bir insanın azmi görünüyor, her subayın ruhunda ölmeye karar vermiş Mehmetçikten ayrılmanın ıstırabı seziliyordu. Askerler birbirleriyle helalleşiyor, Hasan sen sağ kalırsan anama selam söyle, Mehmet hakkını helal et. İşte bu sıralarda Afif takımın başına geçmiş, şimşekler çakan gözlerini tepeye dikmişti. Bu gün onda bir fevkaladelik vardı. Görünen sessizliğinin incelikleri arkasında biriken intikamının coşkunluğu hissediliyordu. Arkadaşının omzuna hafifçe dokundu ve heyecanlı bir sesle – “ Reşat hakkını helal et… Ben şehit olmaya gidiyorum.” Dedi. Sabırsızlanan takımına ileri… Komutunu vererek kendisi en önde düşmana doğru atıldı.  

Düşman büyük bir inatla müdafaa ediyor, tükenmeyen, dinmeyen, susmayan bir cehennem yağdırıyor, ölüm saçan nesi varsa hepsini ortaya atıyor, buna rağmen bu mermi tufanı altında Mehmetler vakit vakit sıçrıyor, yere yatıyor, ilerliyordu. Bütün bu kütlenin önünde şahlanmış, cesaretini çevresine yayan bir kahraman görülüyordu. Yedek teğmen Afif… 

Tüfek muharebesi bir saat kadar sürmüş, kesin netice zamanı gelmişti. Afif yıllardır içinde sessizce yanan intikam ateşini, bütün kinini bir volkan gibi fışkırttı… Süngü tak… Hücum… Ve yıldırım gibi düşmana saldırdı. Afif artık hisseden ve duyan biri olmaktan çıkmış, o, yağan ateşe, parıldayan süngülere doğru koşan ve yalnız tepeye vazifeye doğru koşan ateş kütlesi olmuştu. Bir kurşun, sağ ayağını deldi bir misket sağ bacağını yardı, fakat o, artık sızlamayan ve acı duymayan bir asap yığınından ibaret kalmıştı. Bütün dimağı, varlığıyla bir şey düşünüyordu. İntikam… Tepeye yaklaşıldı. Uzun mesafeleri, diz boyunda karları cehennemi ateşler altında geçmiş bir tabur asker, diğeri zinde silahı, cephanesi bol, savunmadaki iki tabur düşman, birinde yanan ateşe mukabil, diğerinde kül olmuş, sönmüş bir enkazın dumanları tütüyordu. İki taraf birbirine girmişti. Mehmetler süngülerini bütün kuvvetleri ile saplıyorlar, gırtlakları koparıyor, beyaz karlar üzerinde kanlar akıyordu. Düşman ümitsizce bütün toplarını tepeye cevirdi. Bir saniyelik volkan iki tarafında yarısını yaktı. Esasen düşmanda bozgun başlamış, sağ kalanlar canlarının derdine düşmüşlerdi. Günlerce süren bu muharebelerde, tabiatın bütün şiddetine, yorgunluğa ve açlığa rağmen bu gaye uğruna çarpışan, ne için savaştıklarını bilen kalpleri iman dolu Mehmetler, düşmanlarını yendiler. Akşam yaklaşıyordu. Tepe şehitler ve yaralılarımızla dolu, bu günün yarasını sarmak için herkes bir işle meşgul oluyordu. Bir taraftan şehitler gömülüyor, yaralılar geriye gönderiliyordu. Afif, bu kahraman Türk evladı, goncalar açmış nazik gülfidanı, göğsünden aldığı bir süngü yarası ile şehit olmuş ve patlamayan bir obüs mermisine yaslanmış bulunuyordu. Çehresi hala manalı, gözleri ateşli idi. Şimdi dağlardan kopan ve vadileri titreten acı bir rüzgâr esiyor. Bu karlı tepeleri sulayan mübarek şehit kanları, tepede muzaffer ve vakur dalgalanmakta olan bayrağa kızıl rengini verirken, büyük bir tümenin gıpta ve özlemi içinde Afif, yine bir düşman mermisinin açtığı ebedi istirahatgahına tevdi ediliyordu. Onun ruhu kar, bora, tipi fırtınaları arasında beyaz çehresiyle bikes bir bakir gibi aciz ve mütevekkil, onu bekleyen dağlara gidiyordu. 

Zair bu aziz naaşı hürmetle selamla
Mihrabı emel, aşkı vatan mahzenidir bu
Afif ne bahtiyarmış, yüce sonunu anla
Yurt uğruna oldu feda, son meskenidir bu
Pek sevdi hüda kıldı anın ruhunu ila
Yerde kalan naş, şehidin mezarıdır bu 

myolcu@ttmail.com     

 

2 Eylül 2013 Pazartesi

TARİHİN ŞEREF LEVHALARI-9


TARİHİN ŞEREF LEVHALARI -9  

22. AKINCI MÜFREZESİ
Elli, atmış kişiden oluşan mütevazı bir kuvvet olan 22. Akıncı Müfrezesi istiklal savaşında, ta Afyondan Aydın köprüsüne kadar olan geniş cephe kesiminde gösterdiği faaliyet, kahramanlık ve yararlılıkla; yalnız ordumuza büyük hizmetler yapmakla kalmamış, aynı zaman da düşmanı da çok yıldırmıştı. Geçmişte balkanları titreten ve Vistül’den, Tuna’dan atlarını sulayan serdengeçtilerin torunu olan bu kahramanlarda, onların geleneğine uyarak verilen hedefe doğru hiçbir mani ve engel tanımayarak akın yapıyorlardı. Müfrezede esir olmak hatta yaralı düşseler bile teslim olmak gibi harp gereklerine uymak prensipleri haricinde idi. Onların parolası” ya zafer, ya ölümdü.”  

Bu kahraman müfrezeye, o zaman genç ve ateşli bir üsteğmen olan ve bu gün 22. Jandarma mülhakı bulunan binbaşı İbrahim Akıncı komuta ediyordu. İstiklal Savaşı boyunca yüzlerce kahramanlık destanı yaratmış olan bu müfrezenin, başarılarını burada anlatmaya imkan olmadığından, İbrahim Akıncıdan naklen müfrezenin bir baskınını anlatacağım. 

6 Nisan 1922 günü; Altıncı tümen emrinde bulunan müfrezemize Tümen Komutanı şu emri verdi. “ Düşmanın, Toklu sivri’si Dumlupınar mevkiindeki kuvvetlerinin değiştirildiği anlaşılmaktadır. Köfi boğazı ve Öğrencik civarında bulunan 22. Akıncı müfrezesi; Toklu sivri, Ahır dağı ve Çivril mıntıkaların da münasip bulacağı düşman karakollarına ve karargahlarına baskın yaparak alacağı esirlerden, düşmanın sınıf ve numaralarının öğrenilmesini temin edecek ve Tümene bildirecektir.” 

Tümenden emir alınca müfrezeden Aydınlı Küçük ve Büyük İbrahim çavuşları, Manisalı Mustafa onbaşıyı alarak bulunduğumuz yerden 20 km. mesafede Uşak kazasının Sivaslı nahiyesi civarında mevzilenen düşman vaziyetini tetkik ve ne suretle baskın yapılabileceğini keşfetmek maksadı ile hareket ettik. Öğleden sonra hedefimize ulaşmış, arızalı ve sık ormanlı araziden yürüyerek ve sürünerek takım karargahı olduğu anlaşılan Pınarbaşı köyünün hemen doğusundaki tepeye

kadar ulaşmıştık. Akşama kadar gerekli keşifleri yaptıktan sonra ertesi günü, 7 Nisan 1922 de fecirle bütün müfreze ile birlikte Pınarbaşı istikametinde hareket ettik. Düşmana 7-8 kilometre mesafeye kadar yaklaştıktan sonra hayvanlardan indik. 27 Piyade mevcutla Sivaslı sırtlarına çıktık. Akşamın olmasını bekliyorduk. 7 – 8 nisan gecesi saat 24 idi. Hava bulutlu ve rüzgarlı, çok soğuktu. Kuzeyden gelen kesif bulut dalgaları, ara sıra mehtabı perdeleyerek ortalığı karanlığa boğuyor ve bazen bulut dalgaları Güneye doğru sıyrılarak etrafı aydınlatıyordu. 

Zeminliklerin kapıları bize doğru idi. Düşmandan ne bir ses nede hareket görünüyordu. Yalnız iki zemin arasında dolaşan nöbetçi, baskın saatimize ertelemeye neden oluyordu. Bunun için bu erin sessizce ortadan kaldırılması lazımdı. Derhal Mustafa onbaşıya seslendim. Nöbetçiyi sık boğaz edip getireceksin dedim. Mustafa “ Başüstüne şimdi icabına bakarım dedi.” Resmi selamını da ifadan sonra, sürünerek düşman nöbetçisine yaklaşmaya başladı. Düşman nöbetçisine on adım yaklaştıktan sonra, birden ayağa kalktı ve yıldırım hızıyla nöbetçinin üzerine atladı. Hık bile dedirtmeden boğazından yakalayıp yanımıza getirdi. Nöbetçi bizi görünce işin vahametini anlamış olacak ki olduğu yere yığıldı. Artık vakit geçirmeden baskın işareti verdim. Biranda bütün müfreze düşman zeminliklerine hücuma geçtiler. Zeminliklerin kapı ve pencerelerinde delik olmadığından, düşmanı uyku halinde bombalamak mümkün olmadı. Kapılar tekme ile kırılmaya başlandı. İşte bu dakikadan itibaren silah ve bomba sesleri, boğuk insan iniltileri, dipçik ve süngü sesleri ile gırla gidiyor, cehennemi bir vaveyla gecenin sessizliğini ortadan kaldırıyordu. Düşman zeminlikleri darmadağınık edilmişti. Bir çok düşman öldürülmüş, kalanı da kurtuluşu kaçmakta bulmuştu. Bu sırada etraftan şiddetli ateş sesleri gelmeye başlamıştı. Hemen önümüzden bir kafile ve bunu takiben ikinci kafile geçti. Hiç ses çıkarmıyorduk. Bombalarımız olmadığından ikinci kafileyi ateşle karşıladık. Tam bu sırada Mustafa onbaşı ayağa kalktı ve gür sesiyle “ Dur teslim ol yakarım” diye bağırdı. Koşarak bir düşman erinin üzerine atıldı. Koşarak yanlarına gittiğim zaman Mustafa düşman erini altına almış, şiddetli bir boğuşmaya tutuşmuşlardı. Düşman eri devamlı çabalayarak, sağ elinde tuttuğu bombanın emniyet tokasını çıkarmaya çalışıyordu. Bombayı zorla elinden aldım ve elini kolunu bağlayarak yerden kaldırdık. Er sol kolundan ağırca yaralı idi. Bunu gören Mustafa, bu düşman erinin mukavemet ve cesaretinden etkilenmişti. Dayanamadı düşman erini alnından öptü.
Korkma hemşerim, sen bizim misafirimiz olacaksın dedi ve cebinden çıkardığı sargı paketi ile onun yarasını sardı. Bu sıra da uzaktan yabancı sesler ve gürültüler duymaya, bazı karartıların üzerimize geldiğini gördük. Oracıkta bizim postadan ben ve Mustafa onbaşıdan başka kimse kalmamıştı. Düşmanı pusuya düşürmek için yere yattık ve şiddetli bir ateş açtık. Kafile önce neye uğradığını anlamadı. Biraz sonra onlar da yere yattılar. Bizi tüfek ve makineli tüfek ateşine, biraz sonrada bomba yağmuruna tuttular. Biraz sonra bu kafile de çekildiği zaman, onbeş adım sağımda olan Mustafa onbaşıya seslendim. Fakat cevap alamadım. Yanına yaklaştığım zaman sönük sesle cevap verdi. “ Yaralandım komutanım…” dedi.
Yarasını elimle yokladım. Bomba parçası karnın sol tarafını tamamen parçalamış ve sağ kaşı üzerine de hafif bir misket isabet etmişti. Yanındaki düşman eri de ağırca yaralanmıştı. Sargı paketini çıkardım, Mustafa’nın yarasını sarmak üzere iken, üzerimize doğru gelen diğer bir düşman gurubunun geçmesini bekleyerek sindim. Kahraman Mustafa ağır yaralı halde, doğrulmak ve ateş etmek istedi. Fakat artık dermanı kalmamıştı. Biraz sonra Mustafa’nın yanına geldiğim zaman Mustafa kısık bir sesle:- “ Komutanım… benim yaram sarılacak gibi değil… Vatanıma karşı vazifemi ödedim ve şimdi severek ölüyorum… Yalnız sizden iki ricam var… Birisi, inanıyorum ki Manisa’ya gideceksiniz. İşte o zaman sevgili vatanım Manisa’nın toprağını benim için öp. İkincisi, şu yanımda kıvranan erin kolunu çöz… Ve yarasını sar. Bizden ayrılıp başının çaresine baksın.” Dedi.  

Bir süre önce hasmının üzerine bir aslan hızıyla atılan kahraman Mustafa, şimdi yanında aciz yatan düşmanı için yardım istiyordu. 

Gözlerim yaşararak düşman erinin kollarını çözdüm. Yarasını sardım. Fakat onda da kurtulacak hal yoktu. Bir sigara yaktım, bir Mustafa’ya ve düşman erine verdim. Her ikisi de hürmetkar ve melül bir çehre ile bazen bana, bazen de birbirlerine bakıyorlar, artık dilleri ile bir şey söyleyemiyorlardı. 

Mustafa eliyle devamlı gitmemi işaret ediyordu. Etrafıma baktım, ne düşmandan ne müfrezeden hiçbir ses işitilmiyordu. Ayağa kalktım, etrafı aradım, düdükle işaret verdim. Fakat hiçbir cevap alamadım.

Mustafa onbaşıyı arkama alıp götürmek üzere tekrar yanına döndüğümde, mehtap bulutlardan tamamen sıyrılmış ve yeryüzünü bir pırıltı kaplamıştı.
“Mustafa nasılsın.” Diye seslendim… Cevap alamadım…
Başını dizlerimin üstüne koydum, elini elime aldım. Nabzına baktım, kalbini dinledim… Hiç birinden cevap yoktu ve o zaman anladım ki Mustafa Allah’ına kavuşmuştu.Düşman erinin de nabzına baktım, onda da hayat eseri kalmamıştı. 

Mustafa ile düşman erini yan yana yatırdım ve son defacık olsun, bu kahraman onbaşımın nurlu yüzünü, kanlı gözlerini kemali huşu ile öptüm. Onun mukaddes kanıyla kanlanan dudaklarımda hissettiğim ilahi zevkle ve onun varlığından aldığım kuvvetle, biraz evvel cehennemi andıran Pınarbaşı sırtlarından yığılmış düşman cesetleri arasından geçerek, ikinci bir vazife için beni bekleyen kahraman müfrezemin evlatlarına kavuşmak ümidi ile ondan ayrılabildim. 

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. 

myolcu53@gmail.com

24 Ağustos 2013 Cumartesi

TARİHİN ŞEREF LEVHALARI 8- 2 AYDIN KAHRAMANLARI


TARİHİN ŞEREF LEVHALARI- 8-2 

AYDIN KAHRAMANLARI- 2 

Düşman güzel ege bölgesini istilaya yeltendikçe mukavemet gittikçe artıyor    ve her gün yeni bir gurup dağlara çıkarak bu saldırıyı durdurmaya çalışıyordu. Dağa çıkan bu kahramanlardan Gökçen namıyla anılan Fatal’lı Hüseyin efe ve Puslu Mestan efe düşmana baskın yapmakta mahir kimselerdi. Aydın ve Ödemiş cephelerinde düşmana o kadar korkunç darbeler indirmişlerdi ki, düşman bu efelerin isminden bile ürkmeye başlamıştı. Hüseyin efe kara yağız çehresiyle, levent boyuyla heybetli bir babayiğitti. Onu tanıyanlar, kahramanlıklarına şahit olanlar, bu aslanda yanan vatan aşkının ne kadar yüksek olduğunda aynı fikirdeydiler. Gökçen efe mütevazı, fedakâr, merhametlidir. Onun bu şahsiyetine rağmen, düşman karşısına çıkınca bütün sinirleri gerilmiş yırtıcı bir kaplan gibidir. Düğüşü sert, attığı mermi ölümdür.  

1919 Senesi temmuz ayında idi. Gökçen Hüseyin efe Ödemişin Birgi civarındaki sırtları tutmuş, ilerlemek isteyen düşmana mani oluyordu. Düşman kendisinden 100 misli güçlü olmasına rağmen, kahraman efe tereddüt etmeden tuttuğu sırtlarda direniyor, yanındaki kızanlar bir bir şehit olmasına, düşmanın şiddetli ateşine rağmen savaşa devam ediyorlardı. Efe ikindiye kadar devam eden 7-8 saat zarfında düşmanı bir adım attırmamış, kendiside bütün maiyeti şehit olduktan sonra tek başına kalmıştı. Çekilmeyi onuruna yediremeyen aslan yüreli efe, tüm cephanesini harcayıncaya kadar savaşmıştı. Tek başına akşama kadar devam etti. Artık ne beklediği yardım, nede cephane gelmiyordu. Cephanesi tükenmiş olmasına rağmen yine çekilmedi. Poturuna asmış olduğu gümüş kakmalı kamasını çekti ve elinde mavzeri olduğu halde –“ Alçaklar! Teslim mi olacağımı sanıyorsunuz?” diye düşman üzerine atıldı. Boğaz boğaza savaşıp, birçok süngü yarası aldığı halde son takatine kadar savaşa devam eden efe, birkaç düşmanı daha yere serdikten sonra düşman süngüleri ile şehit edildi. 

Puslu Mestan efede kahraman Gökçenin tabiat ve karakterinde bir kahramandı. Hüseyin efenin ölüm haberini aldığı zaman “ Yandım bu baba yiğide “ diyerek gözyaşlarını zaptedemiyen efe hüngür hüngür ağlamış ve birden dağları titreten gürleyişi ile “ Allah şahidim olsun ki Gökçen; senin canına  karşılık yüz düşmanın canını bedel alacağım.” Diyerek kızanları önünde yemin etmişti.
Mestan efe, dağların kartalı puslu efe hakikaten Hüseyin’in bedeli olarak yüz değil, binlercesinin canını almıştı.  

O artık ateş külçesi olmuştu. Girdiği savaşlarda ya ölür, ya da öldürürdü. Esir olmak, esir almak yoktu. Savaşa çekinmeden atılır, yağan düşman ateşi altında ayakta mavzer atardı. Her kahramanın olduğu gibi bir gün kendisinin de şehit olacağı belli idi. Kızanlarının ricalarına, bir şimşek gibi sert olan gözlerini diker ve “  Korkaklar öğüt vermeyin, bir kez daha bu lafları duymayayım.” Diyerek ona canını esirge diyenlerin de ağzını böyle kapardı.  

Mestan efe Haziran 1920 senesinde, Nazilliye girmek isteyen düşmanla meydana gelen muharebe de heyecanını ve kinini zapt edemedi. Tufan gibi yağan düşman ateşi altında, siperinden fırlayarak düşman üzerine atıldı. Düşman çok korktuğu hedefi önünde bulmuştu. Birden yüzlerce namlu bir heykel gibi dik duran mağrur efeye çevrildi ve bir dakika sonra delik deşik vücuduyla halen düşmana doğru sürüklenen efenin cesedinin düşman tarafından alınıp götürüldüğü görüldü. Mestan efede göçüp gitmişti. Fakat Aydında her göçen kahraman yerine binlercesi doğuyordu.
 
Düşman Aydını almıştı. Aydının işgaline tahammül edemeyen kahramanlar, düşmanı tahliyeye mecbur etmek için bütün kuvvetleri ile savaşıyorlardı. Fırsat buldukça düşmana baskınlar yapıyor, gerideki faaliyetlerini bozuyor, birliklerini ateşe veriyor, düşmana bir dakika huzur ve emniyet vermiyorlardı. 

Mestan efeden açılan gediği Kadri bey doldurmuştu. Kadri bey etrafına topladığı kuvvetlerle, düşmanı epey hırpalıyordu. Bir gün Kadri beye düşmanın Aydın’ın 20 km. batısında olan Erikli istasyonunun hangarına, bir müfreze askerle geldiği haberi verildi.   

Bunun üzerine harekete geçen kahramanlar, 20-21 Haziran 1920 yılı gecesi Menderes köprüsüne gelerek bahçelikler arasında hangarı çevirdiler. Düşman da ne bir ses, ne bir hareket vardı. Müfrezeden ayrılan bombacılar, 55 yaşında Çineli Mehmet ağanın komutasında, sessizce hangara yaklaştılar. Mehmet ağa bombasını hazırladı ve gecenin sessizliği içinde düşmanın ortasına fırlattı. Birkaç dakika sonra bunu takip eden yüzlerce bombanın gümbürtüsü koca ovayı sarsarken, havaya uçan hangardan, neye uğradıklarını anlamayan yüzlerce düşman askerinin fırladığı görüldü. Gece karanlığında düşman rastgele ateş ediyor ve kendini toplamaya çalışıyordu. Çarpışma uzun sürmedi. Esasen görevde yapılmıştı. Düşmana 80- 90 kişi zayiat verilmiş ve bizden de yedi kişi şehit olmuştu. Bu sıra da kahraman Mehmet ağa da kasığından ağırca yaralanmıştı. Müfreze bu kahraman ihtiyarı omuzlarında taşıyarak, yuvaları olan dağlara taşıyorlardı. Bu sırada Mehmet ağanın sesi duyuldu. “ Kızanlar bırakın ben yürüyeyim. Size yük olmayayım.” Diyordu. Ağa bütün ısrarlara rağmen, koluna giren iki delikanlının desteğiyle, bir saat yürüdükten sonra takatten kesildi ve olduğu yere yığıldı kaldı.
 
Kahraman ihtiyar artık götürülmesine razı değildi. “ Ben anlıyorum oğullarım, göçüyorum gayrı siz varın gidin, düşman sizi tutmasın.” Diyerek onlara devamlı yalvarıyordu. Muhterem ve kahraman ihtiyar arkadaşlarının kolları arasında son nefesini verirken, köylüsü olan gence dönmüş ve- “ Oğluma haber sal, babasının yerini boş komasın, hakkımı helal etmem sona  .” demiş ve çehresinde acı bir ızdırabın son tebessümleri belirirken o da öteki kahramanlar gibi Türk Milletinin sıcak ve vefakâr bağrına göçüp gitmişti. 

myolcu@ttmail.com