15 Kasım 2009 Pazar

ANKARADAN ERZURUMA

Ankara’dan Erzurum’a


Ben Erzurum’u ilk defa 1979 yılında gördüm.
Görevli olarak Erzincan’a uğradıktan sonra, Karsa gitmek için Erzurum’a geldik.
Erzurum benim için özel bir yerdi. Baba memleketim Bayburt olması dolayısı ile Erzurum’u da kendi memleketim gibi görüyordum.
Erzurum’dan trene binerek Karsın yolunu tuttuk. Hasan kaleye gelirken dudaklarımdan “Hasan Kalasında caketim kaldı “ sözlerini mırıldanıyordum. Yolun sağında ve solunda tabyalar vardı.
Merak ediyordum “Kara Göbek tabyası neresi” idi.
Kara Göbek tabyasını savunurken dedemin kardeşi orada şehit olmuştu.
Erzurum’a Rusların girmemesi için çarpışmışlar ama o şehit düşmüştü.

Mehmet Akif üstada sormuşlar” Efendim tekrar bir milli marş yazdırılmak istenirse yazar mısın”?
Oda cevap vermiş” Allah o günleri bir daha göstermesin”

Allah milletimize bir daha öyle zor günler göstermesin.
İnternet sitesine girerek Muhacirlik üzerine yazıları görmek istedim.
Erzurum –Bayburt muhacirliği üzerine o kadar az yazı ve belge var ki!

Dününü bilmeyen insan, yarın ne olacağını bilemez. Dünden ders almak gerekmektedir. Bizler bizden sonrasına dünü anlatamazsak, bu topraklar üzerinde durmanın bir bedeli olduğunu izah edemezsek! bunu izah edenler kendi haritalarına bu toprakları katmak için her şeyi yaparlar.

Dünü izah etmekte iyi bir ‘TARİH ŞUURU’ ile mümkün olur.
Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlığı sırasında ülkemizi ziyaretine gelen Japon heyeti Özal’ın makamına çıkarak“Türk Eğitim sistemini araştırmak istediğini “ bildirir.
Turgut Özal da taleplerini kabul eder ve onlara “ Araştırmanız bitince tekrar bana gelin, sizinle araştırmanızın sonucu üzerinde görüşelim” der.
Japonlar araştırmalarını tamamlayarak Japonya’ya dönmeden önce Özalın makamına tekrar çıkarlar.
Özal onlara sorar “neler tespit ettiniz”. Heyetten bir yetkili cevap verir “ Efendim sizin gençliğinizde TARİH ŞUURU EKSİK”
Özal: Tarih Şuurundan neyi kastediyorsunuz?
Heyet: Efendim Japonya da biz ilkokul seviyesindeki tüm çocukları belirli dönemlerde okullarından alarak ülkemizin en gelişmiş teknolojilerinin sergilendiği fabrikaları gezdirir, hava yastıklı hızlı trenlere bindirerek seyahat ettiririz. Bu arada kendilerine ne kadar ileri teknolojilere sahip olduğumuzu, Japon olmaktan gurur duymalarını, bunun içinde çok çalışmamız gerektiğini söyleriz.

Aynı öğrencileri alıp bu sefer Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine götürür, emperyalist devletlerin bize neler yaptığını, binlerce insanımızı gözlerini kırpmadan katlettiklerini izah ederiz.
Eğer çalışmazsak, gayret göstermezsek aynı duruma düşeceğimizi anlatırız. Bu bilgilerle vatan ve millet sevgisini bir daha silinmemek üzere gençliğimize aşılarız.
Özal: Peki biz ülkemizde neyi örnek göstereceğiz?
Heyet: Efendim sizin ülkenizde daha büyük örnekler var. Çanakkale de binlerce evladınızı kaybetmediniz mi? Kurtuluş savaşını vermediniz mi?

Benim hemşerilerim şu anda Karsta, Erzurum’da, Bayburt’ta tüm Anadolu’da halen varsa bu ödenen bir bedelin karşılığıdır.

Erzurum’un taşı toprağının dili olsa da “ ne baba yiğitler bu vatan için şehit oldu. Rus a karşı direnebilmek için az susuz o tabyalarda neler yaşadılar. Nene hatun anamızı elinde balta ile Ruslar ile savaşmaya gönderen sebep ne idi?” bunları bize bir bir anlatsa.

Tarih şuurunu çocuklarımıza aşılayabilmeli, güzel Türkçemizi düzgün bir şekilde öğrenmelerini ve konuşmalarını sağlamalıyız.

Şair ne demiş “ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.”

Mustafa Yolcu- Ankara
12.11.2009

Hiç yorum yok: