9 Ocak 2011 Pazar

ÖĞRENCİ OLAYLARI

Yıl 1960, 1968, 1980, 2010 öğrenci olayları ve arkasındaki güçler kimlerdir?

Öğrenci okumak, öğrenmek için evinden çıkar. Gurbete okula gider.
Kendi evinde kalıp okula gidiyorsa ne ala. Çorbası hazır, yemeği hazır, sıcacık evi hazırdır.
Gurbete gitmişse, gurbet acısı çekiyor evini özlüyorsa durum başkadır.
Kaldığı yer, yurt veya talebe evidir. Bazen kaldığı yurda, talebe evine de gitmek istemez. Kendisine evinin sıcaklığını verecek bir ortamı özler.
Maddi sıkıntı çeker. Basit ihtiyaçları değil, otobüs biletini dahi alamadığı zamanlar olur.

İşte bu devrelerde ortaya birileri çıkar. Arkadaşlık adına, derdini paylaşmak adına, ülkenin sorunlarını konuşmak adına onunla arkadaş olurlar.
Kendisine pembe bir dünya gösterilir. Kısıtlamaların olmadığı, zenginin fakirin olmadığı, hiç kimsenin hakkının yenilmediği bir dünyadır bu.
Gösterilen dünyaya ulaşabilmek içinde otoriteye baş kaldırmak gerekir. Direnmek, mücadele etmek gerekir. “Korktukça tutsak, vazgeçtikçe özgürsün” cümlesi işlenir zihinlere.

Öğrenciye farklı olması, zincirleri kırması söylenir. Bu topyekûn bir başkaldırı hareketidir. O artık her şeyi en iyi bilen, başkalarını zavallı gören birisidir. Kampüs hayatında apayrı bir yaşam tarzı sergilerler. Kılığı, kıyafeti diğer insanlardan farklıdır.

!980 öncesi öğrenci olaylarına karışmış bir gencin başından geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ankara da üniversiteyi kazanan Cemal orada ne yapacak, nasıl geçinecek, yeni bir hayatı nasıl sürdüreceğini düşünmektedir.
Kendisi fakir bir ailenin çocuğudur. Köylerinden Murtaza Ankara’da kapıcılık yapmaktadır. Cemal’in babası hemşerileri olan kapıcı Murtaza’yı bulmasını söyler. Cemal Murtaza’nın adresini alarak Ankara’ya gider.

Ankara’ya gelince elindeki adres ile Murtaza’yı bulur. Birlikte üniversiteye giderek kayıt yaptırırlar. Murtaza kapıcılık yaptığı evde ona yatacak bir yer ayarlar. Kalacak bir yer temin edinceye kadar misafir olarak evinde kalacaktır. Köyden getirdiği erzakta orada yenilir.

Okul açılmıştır. Cemal okula gidip gelmektedir. Murtaza Cemal’e bir sendikadan bahseder. Burada tanıdıklarının olduğunu, insanların hak aramak için buraya gelip gittiğini söyler.

Cemal’i de yanına alarak sendikaya giderler. Burası devrimci bir sendika’dır. Orada sınıf bilinci, proletarya iktidarı, sosyalizm konuşulmaktadır.

Cemal sendika da çay ocağında görevlendirilir. Odanın birinde yatacak yer ayarlanır. Artık Cemal okuluna gidip gelmekte, kalan zamanında sendikada çay ocağında çalışmaktadır.

Elinde okulunun kitaplarının yanında, sendika kitapları, devrimci kitaplarda vardır. Bu kitapları okumakta, her gün yeni şeyler öğrenmektedir. Okudukça kendi dünyasında bocalamaya girer. Şimdiye kadar öğrendikleri ile burada okudukları, söylenenler farklı şeylerdir. Kendisine din afyondur denilmekte, önceden bildikleri gericilik olarak nitelendirilmektedir.

Cemal artık işçi sınıfının bir üyesidir. Kültür çalışmalarına, gösterilere katılmakta, sendikal faaliyetlerde bulunmaktadır.
Cemal bir süre sonra öğrenci lideri olmuştur. Çeşitli illere devrimci konferanslar vermeye gitmektedir. Adı Cemal hocadır.

12 Eylül hareketinden sonra birini öldürmek suçlaması ile Mamak ceza evine atılır. Orada malum işkencelerden sonra iki kişilik bir hücreye konulur. Hücredeki diğer kişide adam öldürmek suçlaması ile yatan ülkücüdür. Altlı üstlü bir ranzada yatmaktadırlar. İkisi de birbirinden çekinmekte, can korkusu yaşamaktadır. Kaldıkları hücre ikisi içinde manevi işkenceye dönüşür. Gece olunca uyumamakta, birbirleri ile konuşmazlar. Sigarası biten Cemal ülkücü koğuş arkadaşından sigara ister. Böylece diyalogları başlar.

Her ikisi de kimseyi öldürmediğini, suçsuz yere hapse atıldıklarını söylerler. Ülkücü arkadaşı koğuşta namaz kılmaktadır. Cemal de onu seyreder. Bir gün arkadaşına kendisinin köylerinde Cuma namazına gittiğini, bu olaylar içine girince, kendisini ateist bir oluşumun içinde bulduğunu söyler. Koğuşta oda namazını kılmaya başlar.

Geçmişe ait her ikisinin kanaati de; birilerinin kendilerini kullandığı. Kendilerini olayların içine sürenlerin ortada gözükmediği, hapse girmediği noktasında birleşir. Hapiste kararlaştırdıkları bir şey vardır. Hapisten çıkıp normal hayata başladıklarında, yeni yetişen gençlere olayları anlatıp; onlarında bu duruma düşmemelerini sağlamaktadır. Hapisten çıkınca ikisi de arkadaşlıklarını sürdürürler. İkisi de güvenlik raporu alamadıklarından memur olamamıştır.

Günümüzde sergilenen oyun, yine aynı oyun. Türkiye’de eylemler iktidarı hedef alıp, darbeye gizli ajanda sahiplerine zemin hazırlamak amacını gütmektedir. Eski istihbaratçılar, bir servisin güdümü olmadan, üç kişinin bir araya gelip sokakta eylem yapmasının mümkün olmadığını söylemektedir.

Dünyada yeni bir parasal sistemin doğum sancıları yaşanıyor. Bu geçiş döneminde birçok ülkede refah kayıpları yaşanacaktır. Önümüzdeki günlerde Avrupa’da kitle eylemlerinin oluşmasına sebep olacak alt yapı oluşmaktadır. Nitekim 1968 öğrenci olaylarında Avrupa’ya özenilmiştir. Türkiye’de yaşananlar daha geniş kapsamlı bir dönüşümün parçasıdır. Öğrenci olayları büyük bir değişimin küçük bir parçasıdır. Deniz yüzeyinde görülen buzlardan başka, deniz altında buzdağı bulunmaktadır. Önemli olan yaşanan olayların altındaki mesajı iyi algılayabilmektir.
Bütün bu hususlar göz önüne alınarak; “güvenlik yetkililerinin, havada uçuşan sivrisineklerle uğraşmayı bırakıp, sivrisineklerin barındığı bataklığı kurutması gerekmektedir.”

Mustafa Yolcu

Hiç yorum yok: